"AZİZ Yıldırım, savcılıkta 'Şüpheli' sıfatı ile ifade verdi.."
Gece yarısı eve geldiğimde, televizyondaki alt yazıda bunlar geçiyordu.. New York Times Genel Yayın Müdürü'nün yayın toplantısında, köşedeki televizyonu göstererek "Haber orada" deyişi ünlüdür.
Televizyon, ertesi gün gazeteyi okutan reklamdır adeta..
Ertesi sabah önce Sabah'ı, ardından bütün gazeteleri okudum. Bir tekinde doyurucu bir ayrıntı yoktu. Tüm haberler TV'nin alt yazısına sıkışıp kalmıştı.
"Aziz Yıldırım, savcılıkta 'Şüpheli' sıfatı ile ifade verdi.."
O zaman söyler misiniz, bir gün evvel öğrendiği haberi tekrar okumak için insanlar niçin gazete alsınlar?.
Şimdi bakın, Ergenekon olduğu iddia edilen davada, iki kişi arasındaki en mahrem konuşmaları bile kelime kelime öğrenip (!) yazabilen muhabirler içinde Aziz Yıldırım'ın niçin ifade verdiğini merak eden, öğrenebilen ve yazabilen tek gazeteci yok mu?.
"Yazabilen" lafına da dikkat!. Çünkü konu Aziz Yıldırım olunca, pek çok "Bilinen"in yazılmadığını biliyorum..
70 milyon nüfuslu Türkiye'de en baba gazetenin niçin yarım milyon satamadığını da!..