İki güzel gün yaşadım geçen hafta sonu.. Biri öğleden sonra.. Öteki gece.. Gündüz olanı Yeditepe Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi diploma töreniydi.. Gece, İstanbul Bale Festivali Galası..
Yeditepe'ye sevgili dostum, Sedefhan Hoca (Oğuz) davet etti.. Rektör yardımcısı.. Koşarak gittim.. Kurucu dekan Türker Sandallı'yı dinlerken göğsüm nasıl gururla kabardı..
Fakülte henüz on yıllık.. Ama dünya Diş Hekimliği Kurumları arasında ilk ona girmiş.. En tepelere yerleşmiş şimdiden..
Türker Hoca, 10 yıl içinde kazandıkları bilimsel ödülleri saya saya bitiremedi. Uluslararası Diş Hekimliği medyasında yayınlanan makaleler tonla..
Gururlandım, tamam.. Bir yandan da utandım gazeteci olarak.. Kötü haberleri yapmakta yarışıyoruz da, böylesi dünya çapında başarılardan niye haberimiz olmuyor, niye bunları sizlere iletmiyoruz?..
Sedefhan Hoca "Gel Hıncal" demese ruhum duymayacak.. Nasıl gazeteciyiz biz?.
İstanbul Bale Festivali'ni de Meriç Sümen haber verdi.. Bu sene ikincisiymiş üstelik.. Ve de ben, opera, baleye meraklı gazeteciyim daha da üstelik.. Yuh bana.. Yuh hepimize..
Nasıl harika bir Gala gecesiydi.. Küçükler ve büyükler iki kategoride yarışmışlar, bir hafta. Bir gece evvel de finaller yapılmış, Cemal Reşit Rey Salonu'nda.. Cumartesi de Gala var.. Ödül alacaklar. Ve de kısa bir gösteri yapacaklar.. Ayrıca konuk sanatçılar da var, içerden dışardan..
Büyüklerde birincilik ödülünü Ermenistan'dan Avetik Karapetyan kazandı. Ermeni sanatçı İstanbul'a vizesiz gelmiş. Havaalanında takılmış.. İçişleri Bakanlığı devreye girmiş ve iki saatte izin alınmış, bakar mısınız?.
Bir Türk olarak gurur duydum.. Hem gösterilen kolaylık, hem de verilen ödül, bu ülke hakkında söylenmedik laf bırakmayan bir takım dış lobilere ve fanatiklere ders olmalı..
Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay gene yoğun işleri dolayısıyla yoktu, görünürlerde..
Böylesi önemli bir festival, hem de İstanbul'un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010'da yapılırken, etrafta, ne hükümetten, ne de ev sahibi Belediye'den hiç kimsenin olmayışı da dikkat çekiciydi.
Gecenin sürprizi, ödüller dağıldıktan sonra, gösteriler bölümünün açılışını Meriç Sümen ve Sait Sökmen'in enfes bir valsle yapmaları oldu. Daldım gittim, 1960'lara.. Madam Ninette de Valois'nın Türk balesini kurduğu günlere.. Meriç'le Sait'in Kuğu Gölü'ndeki danslarına..
Yükselen Genç Dansçı Ödülünü kazanan Can Bezirganoğlu'nu ayakta alkışladık.
Konuk sanatçılardan Kadir Okurer (Bizim Sevgili Binay'ın nesi oluyor acaba?..) harika bir gösteri sundu. Joseph Michael Gatti'nin Michael Jackson koreografisi çok hoştu.
Gecenin en özel konukları Kirov Balesinden Olesya Novikova ve Leonid Sarafanov'du ama galayı çalan isim, Kübalı Viengsay Valdes Herrera oldu.. Küba balesinin baş balerinası fizik kurallarını çiğneyen bir harikaydı. Müthiş bir teknik ve müthiş bir estetik bir araya gelince ortaya doyulmaz bir güzellik çıkıyor. Bir daha nerde rastlarız acaba?..
***
İki güzel günü anlatırken size, aklıma Tagore geldi..
"Aleve aydınlığı için teşekkür et, ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma" diyen Hintli düşünür..
Yeditepe'yi bu ülkeye kazandıran eğitimci, Bedrettin Dalan'dı.. Yıllar önce, o zaman bir gerçek dağ olan Kayışdağ'ı gezdirir ve kuracağı kampüsü anlatırken "Siyasetin yıldızı olabilirdin.
Bu eğitim işine nerden böyle daldın" demiştim, asker arkadaşıma.. O müthiş İstek Liseleri'nden sonra şimdi de üniversite kuruyordu ya..
"Bu ülkenin önünü açmak, çağdaşlaştırmak ve batıyla yarıştırmanın yolu siyasetten değil, eğitimden, çağdaş ve Atatürkçü kuşaklar yetiştirmekten geçiyor onu anladım Hıncal" demişti. "Artık siyasetle işim yok.. Ben Atatürk gençliği yetiştireceğim.."
Sonra demişti ki.. "Yeditepe örnek bir üniversite olacak, göreceksin, ama iki fakültede iddialıyım.. Hukuk'ta ve Diş Hekimliği'nde dünya çapında olacağız.."
Ve Yeditepe Diş Hekimliği o hedefe 10 yılda ulaşmıştı işte..
Cemal Reşit Rey, bugün İstanbul'un konser salonu olarak inşa edilmiş tek yeri, adam gibi akustiği olan tek salonu da, siyaset adamı, İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan'ın eseriydi.
Aleve aydınlığı için teşekkür ediyordum ama ikisinde de lambayı tutan adamın nerde olduğunu dahi bilmiyordum!..