"Bu gece burada en büyük ödülü alması gerekenler Andantecilerdir" dedim, 13 yaşındaki müthiş kemancı Elvin Hoca'ya ödül vermek için sahneye geldiğimde..
Gazetecilik hayatımın nerdeyse yarısı dergicilikle geçti. Bir dergi çıkarmanın, hele yaşatmanın ne derece zor olduğunu en iyi bilenlerdenim..
Böyle bir ülkede, hem de klasik müzik dergisi çıkarmayı düşünmek yürek işidir. Yıllardan beri yaşatmak ise, başarıların en büyüğü..
Klasik müziği ve ülkemiz medyasında pek yer bulmayan haberlerini yıllardır meraklısına çok cazip, çok kolay okunur bir üslupla anlatan Andante, bu yıl yeni bir hamleye daha girişti.. Klasik Müzik üzerine bir ödül gecesi düzenledi..
Derginin şirin Genel Yayın Müdürü Serhan Bali gülerek "Birinci Geleneksel Andante Ödüllerine hoş geldiniz" derken, şaka yapmıyor, aslında yüreğindeki dileği dile getiriyor "İnşallah kalıcı oluruz" diyordu.
Gece aslında, benzerlerine örnek olacak bir düzenleme içinde sunuldu. Yığınla ödül, müthiş bir hız ve tempo içinde seyircileri sıkmadan dağıtıldı. Ödüller arasına konan minik klasik müzik şovları ise tek kelimeyle müthişti.. Gece rüya gibi başladı ve bitti.. Andanteciler "Seneye buluşmak üzere" dediklerinde etrafıma baktım. Kimse kalkıp gitmek istemiyordu.. Doyamamışlardı..
Nasıl doysunlar ki..
Borusan Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, yani Çağ Erçağ ve arkadaşlarının seslendirdiği bir Fazıl Say bestesi ile açıldı gece.. Türkiye'de ilk defa çalınıyordu ve Fazıl bu yapıtında "Boşanma"yı anlatıyordu.. "Bu dört arkadaş da boşanmış olduklarından ne demek istediğimi iyi biliyorlar ve öyle çalacaklar" dedi.. Öyle çaldılar gerçekten.. Karı koca arasındaki dırdırları, kavgaları, hatta çığlıkları duyduk resmen.
Ardından bu defa Fazıl piyanonun başına geçti. Cihat Aşkın'la o dinlemeye doyamadığım sonatını çaldılar.. Aşkın'ın o enfes "Odam kireç tutmuyor" yorumu herkesi aldı götürdü.
Fazıl gecenin en çok yorulanıydı aslında.. Bartok'un Romen Danslarında Elvin Hoca'ya eşlik etti. Sonra, tek başına Gershwin'le adeta oynadı. Bir Summertime yorumu dinledik ki, olmaz böyle şey..
Gecenin herkesi yerinde fıkır fıkır yapan finalinde Bülent Evcil'in masalı flütü vardı.. Piyanoda Müge Hendekli, darbukada Amy Saksgiver eşliğinde Ulvi Cemal'in köçekçesini öyle bir üfledi ki..
İlk gece olmanın heyecanı içinde mazur görülecek bazı hatalar vardı..
Bir defa yer seçimi.. Başından sonuna klasik müzik dinletisi üzerine kurulu bir gecede akustiği rahatsız etmeyen bir salon olmalı. Geçiniz. Bütün gece bir türlü bitmeyen bir uğultu, derinden gelen bir makine sesi, sanatçılara eşlik etti.
Ödüllerin sıralaması hatalıydı. Böyle gecelerde en önemli ödüller en sona saklanır. Heyecanın giderek artması sağlanır.
Andante Ödüllerinde en son verilenler aslında ısınma turlarında sunulmalı, gece En iyi Besteci, En İyi Şef, En İyi Erkek ve Kadın Yorumcular (Ses), En İyi Kemancı, En İyi Piyanist ödülleri ile bitmeliydi.
..Ve de bu ülkedeki ilk klasik müzik ödülleri gecesinde Evin İlyasoğlu ilk ödül alanlar arasında olmalı, ona bir teşekkür, bir onur ödülleri verilmeliydi.
Evin, bu ülkede klasik müziğe en fazla hizmet eden insan. Bir defa gazeteci. Cumhuriyet'te Klasik Müzik üzerine enfes yorumlar, haberler yazıyor. İkincisi müthiş bir üretkenlik içinde birbiri ardına harika kitaplar çıkarıyor. 15'e yakın kitabı var. Hele yazdıklarını dinleten 10 CD ekli bir "Zaman İçinde Müzik" var ki.. Hayatta en çok hediye ettiğim kitaptır. Evin "Dokuzuncu baskısı oldu" dediğinde "Bir baskıyı ben aldım sadece" dedim.. Klasik müziği o kadar tatlı anlatan ve sevdiren bir yapıt ki.. Dahası.. Bütün sezon boyunca her çarşamba Boğaziçi Albert Hall'de birbirinden güzel konserler düzenleyerek, klasik müziği Üniversite öğrencilerinin ayağına getiriyor, Evin..
İlahi adalete bakar mısınız?..
Evin'e o gece ödül verilmedi ama bir sponsorun, geceye katılanlar için düzenlediği piyangonun ödülü olan fevkalade kaliteli ses düzeni kurada Evin'e çıktı.