Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Kadirizmin bitirdiği Kadir!..

Maç bitti, millet gitti. Uyumak için erken, çıkmak için geç.. Digi- Turk'ü zaplıyorum. Bir filme takıldım. Daha doğrusu filmdeki bir oyuncuya.. Gözüm fena ısırıyor.. Kim bu?.. Çözemezsem uyuyamam. Bir şeylerden kaçan iki arkadaş.. İskeledeki bir gemiye atlıyorlar.. Gemi dünya turu yapıyor.. Yapıyor da, özel.. Eşcinseller gemisi.. Hani Kuşadası'na gelmiş de indirilmemişlerdi ya yıllar önce. Onun gibi.. Gemide müthiş bir eşcinsel var. Zengin, yaşlıca.. Bizim delikanlılardan birinin peşine takılıyor fena halde.. Benim takıldığım da o.. Kim bu yahu?..
Aslında kim olduğunu iyi biliyorum da, yakıştıramıyorum o rolü.. Kafamız şartlı ya.. "Yok canım, oynamaz ki" diyorum.. Televizyonda Robin Hood, sinemada James Bond dizisi yapmış, o dünyanın en maço adamı, en romantik âşığı, o kızlarda çarpmadık kalp bırakmayan Roger Moore bu rolü kabul eder mi?..
Kadir İnanır'ı böyle bir rol oynarken düşünebilir misiniz?..
Düşünemezsiniz.. Kimseler düşünemez.. Bizde değil, dünyada da..
Ayni günlerde, The New York Times'da Terence Rafferty Up in the Air'deki George Clooney üzerine yazarken, diyor ki..
"Film yıldızlarının performansı oyunculuk sanatının tuhaf ve çok zor anlaşılır bir alt kümesidir. Yıldızlık, belirli bir istikrarlı kişiliğe, her seferinde sadece kendinizi oynuyormuş gibi gözükmeye ve izleyicide, oynadığınız karakteri değil, bizzat şahsınızı tanıyorlarmış yanılsamasını yaratmanıza bağlıdır.."
Yani yıldızlık, perdede kendisini oynadığına inandırmaktır..
Peki Kadir'in yaptığı bu mu?..
Aslında tam tersi.. Sinemanın "Kadirizm" diye yarattığı bir efsane var. Kadir İnanır, özel yaşamında oynuyor asıl.. Sinemadaki Kadir'i oynuyor.. Yıldızlığın o olduğuna inanıyor.
Çok mu iddialıyım?..
Soruyorum.. Kadir İnanır'ı ne kadar tanıyorsunuz?..
Kim yazmıştı geçen gün..Onun kadar güzel gülen kaç kişi var?. Gülmenin bu kadar yakıştığı yüz ya da?.. Peki Kadir'i halkın içindeyken, etrafında yabancılar varken böyle içten güler gören kaç kişi var?.
Bir gün Ertekin'e geldi. Önümdeki kuru fasulyeye dalmışım.. "Çok mu seversin" dedi.. "Bayılırım" dedim.. "Ama bu yediğin kuru değil" dedi. Ne demek istediğini iki gün sonra anladık.. Biri geldi, Ertekin'e koca bir çuval fasulye yıktı. "Kadir Bey yolladı" dedi.. Ülkenin en iyi kurusuymuş..
Bir gün Ertekin'de laflıyoruz gene.. Karşıya bir taze fındıkçı tezgahıyla yerleşti. İşaret ettim. Bir paket getirdi. Keyifle yiyoruz. "Sen fındığı çok seviyorsun" dedi.. "Kim sevmez" dedim.. "O zaman iyisini ye" dedi.. Bir hafta sonra, kargo ile eve koca bir çuval geldi, Karadeniz'den.. Taze fındık, kabuğu üstünde.. Kadir memlekete telefon etmiş, ağaçlardan toplayıp göndermişler..
Şimdi Kadir İnanır'ın böyle altın bir kalp taşıdığını, böyle candan dost olduğunu kaç kişi yakından bilir, kaç kişi tam tersini düşünür?..
1996.. Avrupa Şampiyonası için İngiltere'deyiz. Ben Hilton'dayım Londra'da.. Ertekin yanda İnterconti'de.. Bir baktım Kadir de orda.. Şampiyonaya gelmiş.. Her maça beraber gidiyoruz, sohbet ediyoruz.. Yahu futbolu müthiş biliyor.. Önüne gelen ekrana çıkıyor yorumcu diye.. Kadir çıksa ortalık birbirine girer.. "Niye yapmıyorsun" dedim.. "Bize yakışır mı" dedi..
Ne demek istediğini aylar sonra Ertekin'de anladım gene.. Ben divanda oturuyorum, rahat, yumuşak. Kadir karşımda iskemlede.. Benim yanıma gelmiyor asla.. Neden?.. Ben yoldan geçenlere karşı oturuyorum, herkes görüyor. Kadir sırtı dönük kimse görmüyor. Kadir görülmek istemiyor. Niye istemiyor?..
Bir kadın geldi.. 40 yaşlarında.. Bir kâğıt uzattı Kadir'e.. "Bir imza" diye.. "Sonra" diye tersledi kadını.. Kadın rica üstüne rica.. Samsun'da öğretmenmiş. Çocuklara gösterecekmiş. "İstanbul'da Kadir İnanır'a rastladım. Size selam getirdim" diye.. "Sonra" dedi, Kadir.. "Otobüsüm bir saat sonra kalkıyor" dedi hoca.. "Bir dahaki gelişinizde o zaman" diye tersledi gene.. Hoca üzgün, kırgın gitti..
"Niye böyle yaptın" dedim..
"Yıldız olmak kolay değil" dedi.. "Yıldızlara ulaşabilir misin?. Ulaşamazsın. Onun için yıldızdır onlar. Araya mesafe koyacaksın. O mesafeyi görecek bilecekler. Canı isteyen sana dokundu mu, yıldızlığın biter."
Kim beynini yıkamışsa artık..
Biz bizeyken dünya tatlısı, dünya pırlantası, o hoşsohbet, o şirin, o cömert, o düşünceli Kadir, ortama bir yabancı girince "Hop" değişiyor, Kadirizmi oynamaya başlıyor aniden..
Sinemadaki Kadirizm, özel yaşamındaki Kadir'i bitiyor, sinemadaki Kadir'in rollerini de sınırlıyor..
Ne güzel anlattı Hülya Avşar onu..
"Kadir İnanır, çok çeşitli rollerde, mimiğini, sürekli aynı kullanıyor. Bir tek şeyde çok değişikti. Demek ki, istese yapardı... Komiser Şekspir, orada muazzamdı mesela... Burada Kadir İnanır'ı yermek anlamında söylemiyorum ama Komiser Şekspir'de bugüne kadar görmediğim bir Kadir İnanır vardı. İstese yapabiliyordu ama yapmadı şimdiye kadar. Kendine bir şey giydi ve onu değiştirmek istemedi hiç... 8 numaralı bakış, 9 numaralı bakış, 10 numaralı bakış gibi bazı tarzlar da ondan çıktı. Kadir İnanır üstüne giydiği o kıyafet neyse, halk ona bir kere yakıştırdı ve öyle gitti."
Kadir bu eleştiriye ateş püskürdü.. "O kim ki beni eleştiriyor?.. Cahil, zavallı.. Gittikçe tükeniyor. Benimle gündeme gelmeye çalışıyor.."
Hülya'ya edilecek laflar mı bunlar?. Hem de yerden göğe haklı Hülya'ya..
Kadir söylemez. Benim içini gayet iyi bildiğim Kadir söylemez. Ama Kadirizm söyletiyor.. Çünkü öyle söylemek zorunda olduğuna inandırıyor..
Kadirizm, Kadir'i yiyor, yiyor, bitiriyor..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA