Harika, ama nasıl harika bir konserdi.. Bitti, ama bir türlü bitemiyor.. Salondakiler ayaktayız.. Alkıştan ellerimiz şişmiş "Bravo" diye bağırmaktan seslerimiz kısılmış.. Sanatçılar, sahneden kulise gidip gelmekten yorulmuşlar.. Bis üstüne bis yapmışlar.. Ama kimse çıkmak, kimse gitmek, kimse geceyi bitirmek istemiyor..
Böyle bir coşku, böyle bir güzellik olmaz.. Ama mutlu değilim.. Çünkü kafam salondaki boş koltuklarda..
Bu konserin biletleri karaborsaya düşmeliydi, 15 milyonluk Avrupa Kültür Başkentinde.. Oysa boş yerler var.. Niye?..
Çünkü duyurulmadı..
Salı yemeğindeyiz. Yanımda Zafer Erdaş var. Bizim gurubun en gür sesi. Devlet Operasının müthiş baritonu..
"Hıncal ağbi, yarınki konser durumları kötü, salonun dörtte üçü boşmuş.. Oysa 3 Tenor, hani senin yazın izleyip bayıldığın çocuklar" dedi..
"Nee.." diye bağırdım.
Rengim Gökmen dostum bana bir ay önce telefon etmiş "Hocam, 10 Şubat'ı ayır" demişti.. Rengim dediyse ayırırım.. O gece Galatasaray-Antalya Türkiye Kupası dananın kuyruğu maçı olsa da.. Ayırdım da, konser ne bilmiyorum. Zafer söylemese..
Fırladım döndüm gazeteye.. Bitmiş sayfamı bozdurdum. Yeni yazı yazıp koydurmak için. "Bu konser kaçmaz"ı yazdım..
Salonun dörtte üçü doluydu gece ve bir yığın dost boynuma sarıldı.. "Teşekkür ederiz, sizden duyduk geldik" diye..
Şimdi Sevgili Okurlar,
Bu noktada sizden ayrılıyor ve Avrupa Kültür Başkenti'nin sahibi, anahtarını elinde tutan adama, Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a dönüyorum..
Cemal Reşit Rey salonu kimin?.
Belediyenin..
Orda o gece çalan CRR Senfoni kimin?.
Belediyenin..
İstanbul'da Belediye'nin kaç afiş yeri var?.
Binlerce.. Duvarlar.. Üst geçit kenarları.. Aklınıza ne gelirse.. Peki bu konser, bu konserler, bu sanat olayları, hem de Belediye'nin sanat olayları, Belediye'nin ilan yerlerinde niçin duyurulmaz?.
Gazetelere, meraklı yazarlara, mesela bana niçin programlar, içerikler hem de iletişim çağında bir "Tık"la yollanmaz..
Bir Avrupa kentine indiğinizde, kültür ve sanat olaylarının afişleri, daha hava alanında karşılar sizi..
Viyana'da mesela, tonla duvar, ya da meydan kenarlarına dikilmiş reklam kuleleri yetmez, Mozart kılığına girmiş adamlar ana caddelerde dolaşıp, o geceye ait etkinliklerin broşürlerini verirler size.. Biz böyle bir konseri, konserleri, muhteşem sanat ve kültür olaylarını saklamaya çalışıyoruz..
Klasik müziğin günümüzdeki bir numaralı yazarı Evin İlyasoğlu'nu gördüm konser sonunda.. "Operası olmayan kentteki konsere bakar mısın" dedi.. Ben bakıyorum.. Belediye bakmıyor.. Kendi yaptığı müthiş işe, işlere bakmıyor.. Arka sıralarda, yanlarda boşlar var. Tamam..
Peki en ön iki sıra niye bomboş, Sevgili Topbaş?..
Çünkü o kahrolası protokola ayrılmış.. "Ya gelirse" diye.. Hayat boyu hiç gelmeyen ve gelmeyecek olan kişiler için en ön sıralar ayrılmış.. O protokol denen yaratıklar kimlerse lütfen bir telefon edip "Gelmiyoruz. Yer boş kalmasın" dahi demiyorlar.. Her Belediye gecesi, tiyatro, konser, etkinlik ön sıralar boş..
Hani anlaşmıştık sizinle, Sevgili Topbaş?. Hani genelge yayınlamıştınız.. Hani 24 saat öncesine kadar geleceğini bildirmeyenlerin davetiyeleri iptal edilecek ve yerleri gişeye yollanacaktı. Ön sıralar çürük diş gibi kalmayacaktı. Hani emir vermiştiniz.. Ne oldu?. Her devlet yasağı gibi üç gün sürdü. Sanatı ve sanatçıyı zerre umursamayan o saygısız güruha yer ayrılmaya devam ediyor, boş kalacağı bilinerek..
Sayın Topbaş!..
CRR sizin.. Hiç değilse İstanbul'un Kültür Başkenti olduğu 2010'da, bu kültür ve sanat evine sahip çıkın.. Nasıl çıkılır, dünya âleme göstersin. Ders olsun, ibret olsun, örnek olsun!..