Günlerdir, Londra'ya gidişi anlattık.. Londra günlerini ve gecelerini anlattık. Dönüşü anlattık.. Bir şey anlatmadık.. Niye gittik biz Londra'ya peki?..
Resmi görüntü şu..
Gittiğimizin ertesi günü, bizi davet eden Ömer Kayalıoğlu, Mehmet Yılmaz, Metin Münir'i ve beni aldı, Londra'nın bir zamanlar çok ünlü, bir zamanlar dünya piyasasının yönetildiği, bir zamanlar insanların lacivert takım elbiselerle kontrolden geçip girdikleri o ünlü City's'ine götürdü.. Londra'nın, dünyanın bankalar ve borsa merkezi..
Niye.. Orada Hong Kong ve Şanghay Bankacılık Korperasyonunun Merkezi var. Baş harflerini alın.. Korperasyon İngilizcede "C" ile yazılır, öylesi.. HSBC!..
Hong Kong'da kurulup, Londra'da taşınan dünya bankası.. Kapıdan girdik. Üst kata çıktık. Orada bir odaya girdik. Bankanın en tepesinden bir yönetici geldi. Bize 15 dakika bir şeyler anlattı. Hepsi o.. Hepsi gerçekten o..
Bitti..
Yahu bu 15 dakikalık konferans İstanbul'da da yapılabilirdi. Olmadı, bir filmle bize sunulabilir, bir dosya içinde elimize verilebilirdi.
Anlatılanlar da atla deve değil.. HSBC, dünyanın en büyük bankalarından biri.. Bu, belirli bir gelir düzeyi üzerindeki müşterileri için "Kişisel Bankacılık" hizmetlerini başlatmış. Bu imtiyazlılara da bir imtiyazlı kredi kartı vermiş. Premier.. Birinci..
Bitti.. Bu mudur?.. Değildir..
PR, Puplic Relations denen şey, üniversitelerde okutulur ama, bilim olduğu kadar da sanattır..
Sanat, mesajı insanın başına çekiçle vurmadan, hatta hissettirmeden vermektir..
Bugün düşünüyorum.. Geziyi düzenleyen Ömer, niçin Mehmet'i, Metin'i ve beni seçti, bunca ekonomi yazarı varken.. HSBC'nin o en üst düzey yöneticisinin anlattıklarını çok daha vukufla dinleyip çok daha iyi değerlendirecek uzman yazarlar dururken neden biz..
Mehmet, Münir ve benim ortak bir özelliğimiz var. Kültüre, sanata ve yaşama düşkünlüğümüz..
Ömer'in amacı, bize HSBC merkez binasının girişini göstermek, orada yarattığı etki ile bankanın büyüklüğü ve kimliği hakkında bir bilinçaltı bilgisi vermek..
HSBC gökdeleni, Kanarya Rıhtımında.. Dikkat buyurun Kanarya.. Ve gökdelenin önünde dev bir aslan heykeli var. Kanarya rıhtımına Aslan heykeli dikmiş adamlar.. Bu tabii bizim hasta Fenerli Memo'nun pek hoşuna gitmedi.. Ana kapıdan giriş holüne adımımızı attık ve orada kalakaldık..
İşte Ömer'in bizi Londralara getirme sebebi burada.. Karşımızda.. Bu resimle, filmle, videoyla falan olmaz. Gözle görmek lazım..
34.5 metre uzunluğunda, 6.6 metre yüksekliğinde bir duvar.. Bu duvarda tam 3743 fotoğraftan oluşan bir enstalasyon, yerleştirim var.. Ortasında devasa bir HSBC kabartması oluşturarak.. Bu 3743 fotoğraf HSBC gurubunun tarihi boyunca meydana gelen önemli olaylar, kişiler ve çalışmaları kronolojik sırayla anlatıyor. Fotoğraf ve illüstrasyonların hepsi HSBC çalışanları tarafından çekilmiş, ya da yapılmış.. Hepsi banka arşivlerinden alınmış..
Bu fotoğraflar arasında 1910 yılına ait, bir posta kartı var. Kartta Türk bayrağı, zamanın bütün madeni paraları, 5 lira, 2.5 lira, 1 lira, 50 kuruş, 25 kuruş, Mecidiye (20 Kuruş), 10 kuruş, 5 kuruş, 2 kuruş, 40 para, 20 para var. Ayrıca bu madeni paraların İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan, İspanyol, İsviçre, Yunan, Avusturya/ Macaristan, Rusya ve Amerika paraları karşısındaki değerlerinin listesi var. 1 lira verdik mi, 4.5 dolar alırmışız mesela.. 18.5 mark, 23 frank, 8.5 ruble.. Tüm dünya paraları içinde değeri bizimkine eşit tek lira, İngilizlerinki. Nerdeyse bire bir..
1923'te çekilmiş, o ünlü efe kılığında Atatürk Fotoğrafı var.. 2001 yılında çekilmiş Demirbank Genel Merkez Binasının resmi var. Gene 2001 tarihli bir madeni paramız var..
Bu enstelasyon müthiş bir sanat eseri.. Yani yolunuz Londra'ya düşerse, gidip görmeniz gereken 10 şey varsa, biri.. Öylesi..
Böyle bir giriş insanı nasıl etkiler bir düşünün..
Ömer harika bir iş başardı. Kutlarım!..