Londra benim için "Müzikal" demek aslında.. Gitme kararı verdim mi, tiyatro listesini elime alırım.. Seçerim.. Sevgili dost Hüseyin Özer'i ararım.. Tam bir işkolik Hüseyin de benim sayemde senede birkaç gece eğlenmiş olur..
Bu defa Avenue Q ile Grease'i seçtim.. Avenue Q, yedi yıldır New York, dört yıldır da Londra'da kapalı gişe oynuyor.. Bizde de başladı bu yıl. Henüz görmedim. Bunlar bir araya gelince, birinci seçimim oldu. Grease ise tam bir nostaljiydi benim için, 1970'li yılların sonlarından kalma.. John Travolta ve Olivia Newton Jones'lu filmi kaç kez izlemiştim kim bilir?.
İlk gecemiz Albert Hall'deydi. Bizi davet eden Sevgili Ömer Kayalıoğlu seçmiş. Cirque du Soleil!.. Hem yer muhteşem.. Tarihi konser salonu Albert Hall.. Hem de şov müthiş popüler.. Yıllardan beri Las Vegas'ta bir numara..
Bizi özel bir locada, ondan önce de, Albert Hall'ın o efsane Kırmızı Halı salonunda ağırladılar. Orda da anlattılar.. Şu anda dünya üzerinde, yerleşik, dolaşan 20 Güneş Sirki varmış.. Beş bin falan da çalışan.. Bunları dinlemek beklentilerimizi arttırdı tabii.. Hele de Ayşe (Arman) o sabah İstanbul'a dönmek zorunda kalmış, nasıl dövünüyor "Kaçırıyorum" diye..
İlk yarı bittiğinde Ayşe'yi arayıp "Bir şey kaçırmadın" demek geldi içimden.. Sıradanın bile altında bir sirk.. Ama Amerikan pazarlamacılığı öyle bir renk, ışık, dekor ve kostüm görkemi hazırlamış ki, tam göz boyuyor.. İkinci yarıda bir iki hoş numara vardı, Allahtan.. İkisi aklımda kaldı. Birisi bizim Kafkas danslarının o atletik hüner gerektiren figürleri var ya.. Onları iyice abartın.. İki Kafkas orijinli delikanlı harika figürler yaptılar.. Bir de Çinli Hokkabaz nefesimizi kesti gerçekten..
Avenue Q, deyim yerindeyse Erotik Susam Sokağı.. Kuklalar ve oynatanlar birlikte sahnede.. Müthiş zor bir performans.. Bir yandan kuklayı oynatacak, öte yandan, paralel, anında siz oynayacaksınız ayni rolü..
Ama açık söyleyeyim, hikâºye ve müzik beni fazla cezbetmedi.. Aklımda pek fazla bir şeyin kaldığını söyleyemem..
Grease, tarihi Picadilly Tiyatrosu'nda.. Sinema olarak çalışırken, Dünya savaşı başlayınca kapanmış, ama savaşın en şiddetli zamanında, bombalanan Londra halkına moral vermek için 1941'de yeniden açılmıştı.. Hem de bakar mısınız, Noel Coward'ın Bilithe Spirit adlı oyunu ile.. Biz Londra'da iken Gencay Hanım (Gürün) oyunun üçüncü Türkiye gösteriminin galasını yapıyordu. Çılgın Ruh adıyla.. Daha önce Devlet Tiyatrosu Ankara'da, Gazanfer Özcan İstanbul'da oynamıştı, "Çağrılmadan Gelen" diyerek.
Grease'in bu yeni sahneye konuşunda, eski yorum aynen tekrarlanmış. Bir yenilik getirilmemiş. Bu bende biraz hayal kırıklığı yarattı. Ama dedim ya, üniversite yıllarımın nostaljisi, rock müziği ve dansları, jüponlu etekler, karavel saçlar.. Eğlendik işte..