Londra'da harika günler geçirdim.. Nefis bir hava vardı bir defa, ceketle dolaştık.. Dünya güzeli iki otelde kaldım.. Biri klasik, tam geleneksel, tarihi Langham.. Öteki modern otel tasarımcılığının son örneklerinden Sanderson..
Dünyanın en ünlü iki restoranında, Michelin yıldızlı şeflerin özel yemeklerini, en sevdiğim dostlarımla yedim.
Dünyanın en ünlü şovlarından birini, Cirque du Soleil'i, bir müze gibi gezilecek kadar güzel, tarihi Albert Hall'de izledim. Bizi orada Hall'ün Kırmızı Halı'daki özel ikram servisi ile ağırladılar.
İki müthiş müzikal seyrettim. 7 yıldır Broadway ve Londra'da kapalı gişe oynayan Avenue Q ve artık klasik Grease..
Yani İngiltere'nin en asil, ya da dünyanın en zengin insanı Londra'da dört gün planlasa, daha iyisi olmazdı..
Bunları kıskanasınız diye söylemiyorum..
Ya ne için söylüyorum..
Bu gezinin en mutlu anı, bizi getiren uçağın tekerleklerinin Yeşilköy'e konmasıydı, onu söylemek için..
Benim memleketim nasıl bir cennet, onu söylemek istiyorum bir daha..
Çünkü hep böyle oluyor.. Dünyada herkesin gıpta edeceği günler ve geceler geçiriyorum, ama en güzeli hep dönüş oluyor.. Hep uçağın merdiveninden inip vatanımın toprağını öpmek geliyor içimden..
Türkiyem öyle güzel.. Türkiyem öyle cennet..
Ve bu cenneti cehenneme çevirmek için el birliği ile elimizden geleni yapıyoruz.
Her gün bir dedi kodu.. Her gün bir senaryo.. Her gün bizi bir türlü bölmek için yeni bir tuzak.. İlle de bir "Biz ve Ötekiler" yaratma çabaları.. İlle birileri, ötekilere düşecek.. İlle bir şekilde birbirimize düşüp bu cenneti cehenneme çevireceğiz..
Kim önüne geçecek bu bölme teşebbüslerinin..
Bu cennet vatanda yaşayanları "Bizler ve ötekiler" diye ayırmadan kim kucaklayacak ve herkese örnek olacak?.
Lider tabii..
Kim ülkenin lideri..
Recep Tayyip Erdoğan..
Kim ne derse desin, karizmatik bir lider olduğu da kesin..
Seçim gecesi irticalen yaptığı konuşmayı hatırlayın.. Nasıl kucaklamıştı tüm insanımızı.. O Recep Tayyip Erdoğan başarır işte..
Başarmalı..
Bugünkü gibi öfke içinde konuşmaktan, birilerini ille de karşısına almaktan vazgeçmeli.. Herkese kollarını açmalı..
Ne güzel konuşmuş, benim geldiğim gün Sakarya'da..
"AK Partiyi beğenmiyorlarmış.. Beğenmeyebilirsiniz ama AK Parti'yi hazmetmek zorundasınız. İşte demokrasi bu."
Ama Sayın Başbakanım.. Bu sözleriniz AK Parti yerine "Gazeteler" koyarsanız da doğru.. "Bazı gazeteleri, gazetecileri, köşe yazarlarını beğenmeyebilirsiniz. Ama hazmetmek zorundasınız. İşte demokrasi bu.."
Bu sözleriniz AK Parti yerine başka parti adları koyarsanız da doğru..
"CHP'yi beğenmiyor olabilirsiniz. Ama CHP'yi hazmetmek zorundasınız. İşte demokrasi bu.."
Sağa sola, ona buna cevap verecek tonla insan, görevli, yetkili var, AKP'de de, hükümette de.. Recep Tayyip Erdoğan bunlarla uğraşmamalı.. O, ülkede ve dünyada yaşayan tüm Türk vatandaşlarına, hangi ırktan, hangi dinden, hangi görüşten olurlarla olsunlar, tüm Türk vatandaşlarına kucak açmalı, sarılmalı, sahiplenmeli.. "Demokrat" nedir, nasıl olur, millete o göstermeli. O örnek olmalı..
Bu ülke cennet.. Bir cennette yaşadığımızı fark etmemiz için ille de dışarı gitmek zorunda kalmamalı, buradayken de cennetin farkında olmalıyız.
Bunu fark ettirmek, ülkenin liderinin görevi. Recep Tayyip Erdoğan bunu başaracak çapta olduğunu seçim gecesi kanıtlamıştı.
Ben, hiçbirimizi ayırmadan, hepimizi kucaklayan, saran, sarmalayan o Erdoğan'ı istiyorum, hele böyle kritik günlerde, daha çok istiyorum!..