İKİ haber üzdü beni gene Sabah'ta.. Birisi, Çeşme'den gelen "Klişe" yani en illet olduğum haber türü..
Neco ile Oya eski karı koca ya.. Kızlarının düğününde birbirlerinden köşe bucak kaçmaları lazım.. Öyle yazmışlar aynen.. Oysa o gece orada adeta düğün sahibi iki Sabah yazarı var, ben ve Ayşe.. Doğru yazmakta özenme gerektirecek.
Oya ve Neco çok tatlıydılar gece boyu.. Beni kapıda birlikte karşıladılar. Oya, Neco'ya gülerek "Bu gece bana takılmaya kalkma, kavalyem Hıncal" dedi.. Neco kahkahayı bastı.. "Hıncal Hocam, al hayrını gör.." Bütün gece boyu, gelinin anne babası, sık sık bir araya da geldiler..
İkincisi dün..
Tamamen adi bir suç, Dalan'a yamanmış sanki..
Yedi Tepe'nin muhasebecisi, zimmetine geçirdiği paralarla kaçmış.. Haberi "Para Dalan'a gitti şüphesi var" başlığı ile vermişiz..
Haberi yazan muhabir Bülent Aydemir kardeşime soruyorum. Onuncu kattayım, uğrayıp lafla da anlatabilir.
Şüphe eden kim?.. Polis mi, savcı mı?. Yoksa sen misin?..
Dalan, kendi okulundan bu kadar aleni para çalacak kadar geri zekalı mı?. Ya da gencecik bir adam, Dalan'a üç beş kuruş götürme uğruna, tüm hayatını, geleceğini yok edebilir mi?.
Kaçan muhasebeciyi polise ihbar eden, mahkemeden yurt dışına çıkışının önlenmesini, mal varlığına el konmasını isteyen Yeditepe değil mi?. Olayı ortaya çıkaranlar, Dalan'ın en yakın çalışma arkadaşları değil mi?.
Yapmayın genç arkadaşlar.. Yapmayın!.