ÇEŞME'DE gene Sheraton'da kaldım.. Taylandlı güzellerin o yere diz çökerek yaptıkları kahve servisi için orada kalmaya değer inanın.. Benim gibi güneş ve denizle ilgisi olmayan biri için, fevkalade geniş, rahat ve yüksek tavanlı ve enfes klimalı lobi bire bir zaten.. Tamam.. Kimse kızmasın, ben artık rahatçıyım.. Öyle butik, minik oteller değil, her türlü servisi ve kolaylığı anında emrimde yerler arıyorum, ne yapalım..
Geçen defa fırsatım olmamıştı.. Sheraton'un en iddialı şeylerinden biri, öğle yemeğinde, plajdaki döner servisidir. Bu ülkenin en iyi dönerlerinden birini sunar sevgili Mesut. (Güven, Genel Müdür)
Harika bir döner yedik, gölgede ve Çeşme'nin insanı okşayan o rüzgarında, güneşin altında döner olan bikinili güzelleri seyrederek..
Çeşme'de benim şaşmazlarım vardır..
Geçen defalardan eksik kalanları biraz tamamladım..
Topçu'da akşam yemeği.. Nasıl keyifli, nasıl lezzetliydi.. Hele ağbim, yengem ve çok sevgili dostlarım, Ünal Ersözlü ve eşi, bizim Ünal (Özüak), Sevgili Hüsnü Birman da olunca.. Benim icad ettiğim Hıncal Uluç tatlısı, kaçıncı yıldır mönüde.. Üzerinde sakız muhallebili ekmek kadayıfı..
Ve de Rumeli Dondurmacısı'nda damla sakızlı ve karadutlu dondurma..
1945 yılında Osman Mersin'in icad ettiği ev yapımı sakızlı dondurma Çeşme'de şart.. Rumeli Pastanesi bence bu ülkenin en iyi iki dondurmacısından biri.. Öteki Modadaki Ali Usta.. Rumeli'nin gene ev yapımı reçelleri de kaçmaz..
Yıllar önce Besim (Tıpatıp) Kazado götürüp tanıtmıştı bana Rumeli'yi.. Hey gidi.. Kazım Baba vardı yanımızda.. Besim'e selam, Kazım Baba'ya rahmet sarkıtıp o enfes dondurmaları götürdük..
Bir tek Kumrucu Hüseyin kaldı, Çeşme ritüelimde eksik.. O da bir dahaki sefere artık..