"Krizi mümkün olan en hafif şekliyle atlatmak istiyorsak" demiş, tavsiyelerde bulunmuştum. İş adamlarına, "İşçi çıkarmayın", tüketicilere "Harcamalarınızı kısmayın" diyerek.. Örnek de vermiştim, 2001 krizinin nasıl döndürüldüğünü anlatarak. Akmerkez'i anlatarak. Anlayan anladı. Nasıl müthiş bir email yağmuru.. Teşekkür eden.. Kutlayan..
Ama arada hâlâ geçmişten kalmış klişeci solcular(!) da var.. İçi ve altı boş laflarla saldıran.
Aydın İzbudak bunlardan biri.. Bakar mısınız?..
"Türkiye'yi Akmerkez gördüğünüz sürece, sosyetik yazarlıktan kurtulamazsınız. Unutmayın Türkiye'de asgari ücretle çalışan milyonlarca insan var.."
A benim popülist kardeşim, o milyonlarca insan asgari ücretlerini nerde kazanıyor sanıyorsun?..
Akmerkez'in kapısında güvenlik görevi yaparak.. Akmerkez'i sabahtan akşama paspaslayarak.. Akmerkez oto parkına gelenlere fiş keserek. Akmerkez sinemalarının kapısında bilet yırtarak.. Akmerkez'in o ünlü markalarında tezgâhtarlık yaparak.. Akmerkez cafe ve restoranlarında tabak, bardak taşıyıp, köfte kızartarak.. Akmerkez boşalırsa o insanlar o işlerinde kalırlar mı?. O asgari ücretleri kazanabilirler mi?.
En sevgili iki arkadaşım, biri merak ve zevkle okuduğum yazar Yurtsan, öteki sadece bana değil, tüm spor medyasına Ülker'i sevdiren Halkla İlişkiler Uzmanı Hakan geçen hafta işlerini kaybettiler.. Ayni günlerde Doğan ve Ülker guruplarının nasıl ciro, kar ve vergi rekorları kırdıkları gazetelerin manşetlerinde yer alırken.. Rüzgârı kasırga sanıp tasfiyelere başlamış patronlar.. Ya da "Fırsat bu fırsat" demişler.. Bilemem..
Doğan, Hürriyet'in reklamları eksildiği, Ülker çikolata satışları azaldığı için adam çıkarıyorsa, gerisini tahmin edin artık..
Siz her sabah evden işe "Acaba bugün sarı zarfı alacak mıyım" korkusu ile gitmenin ne demek olduğunu yaşadınız mı hiç?.. Öğleye kadar ses çıkmazsa rahatlarsınız. Bir gün için rahatlarsınız. O gece başınızı yastığa koyunca, ayni korku gene başlar..
Bugün binlerce insan her gün o korkuyu yaşıyor, her gece sabahlara kadar uyuyamıyor..
İşte kriz bu.. Asıl kriz bu.. İşini kaybetme korkusu.. İnsanı yıkan, aileyi çökerten korku..
"Harcama krizi çözmez. Ama en kolay atlatmamızı sağlar. Parası olan korkmasın, harcasın.. Devlet ve iş adamları aldıkları önlemlerle harcamayı teşvik etsinler. O zaman adam çıkarmaya da gerek kalmaz" dedim cumartesi günü.. Adam çıkarmanın nasıl geri dönüp o adamı çıkaran işyerini vurduğunu anlattım..
Pazartesi günü İngiliz Maliye Bakanı, ülkesinin krizden çıkma yolunu ve alınan önlemleri açıkladı.
Bakan "Harcamalar teşvik edilmelidir" dedi ve devletin harcamaya teşvik önlemlerini sıraladı..
1. KDV bir yıl için Avrupa Birliği'nin tayin ettiği en alt sınıra, yüzde 15'e indirildi. Bu kaybı karşılamak için yılda 150 bin İngiliz lirasından (350 bin lira falan) fazla kazananların gelir vergisi arttırıldı.
2. 30 milyon paundluk devlet harcamaları ve ihaleleriyle, yeni iş alanları yaratılması ve piyasaya harcanarak para pompalanması planlandı.
Halkı harcamaya teşvik edecek daha yığınla irili ufaklı önlemi de sıraladı.. Başbakan Brown "Aldıklarımız İngiltere'ye yükü ağır olacak kararlar. Ama bunları şimdi göze alamazsak, ilerde çok daha ağır öderiz" dedi.
Yani..
Aklın yolu bir.. Korkar paniklersek hızla batarız. Krizi bahane edip, işten adam çıkarmalara başlarsak daha da hızlı batarız.
En az zararla kurtulmanın yolu.. Paniğe kapılmamak..
Parası olan korkmasın, harcasın.. Harcasın ki, parası zaten sınırlı olanlar, bir de işsiz kalıp, paniği ve krizi büyütmesin.
Akmerkez'e gidip harcasın..
Devlet, iş adamları, en önemlisi medya harcamaları teşvik etsin..
Felaket tellallığı yapmayı, milleti korkutmayı marifet sanan yazarlar, kaybedecekleri ilk şeyin kendi işleri olabileceğini düşündüler mi hiç?..