Hayatımın en güzel 48 saatiydi desem abartmış mı olurum acaba diye düşündüm.. Değil.. Her anı sevgi, her anı keyif, her anı neşe ile dolu, hem de nasıl dolu dolu iki gün geçirdim İzmir'de anlatılmaz.. Ama gene de çalışacağım..
Önce bu güzelliğin kahramanları..
Ağabeyim Öcal ve yengem Özay .. "Ben İzmir'e gidiyorum" dediğimde, "Seninle geliyoruz" diye anında doğrulan Özcan'la Begüm.. Güven.. Hem de nasıl bir sürpriz yapan Muzo.. Bizim Muzo.. Fenerli olan..
Best Western Konak Otelin müdürü Muzaffer Tagıl..
"Ben binaya değil, insana giderim" dedim ya.. Muzo, unutulmaz tatiller yaşadığım Alaçatı günlerinde Süzer'in müdürüydü. Orda tanıdım.. Ayrıldı.. Bir daha da Süzer'e gitmedim. Sami kardeşimle, Belek'e taşındık.. Duydum ki, İzmir'de bir otelde başlamış.. Eski Pulman, Best Western olmuş. Nasıl şirin.. Nasıl şık.. Çok sevdim..
"Geliyorum Muzo" diye haber saldım.. Nasıl parçaladı Muzo kendisini.. 48 saatin bir dakikasında yanımızdan ayrılmamacasına..
..Ve Ümit.. Onu hayatımda ilk kez gördüm.. İzmir programını ağbimle Osman (Gencer, Yeni Asır Genel Yayın Müdürü) beraber yapmışlar. Osman yılbaşını geçirmek için Berlin'e gidince Ümit'i vekil bırakmış yerine.. "Hıncal ağbime sahiplen haa.." diyerek.. Vay vay vay!..
..Ve de benim İzmir çetem.. Tamı tamına on yılın arkasından kopup gelen bir sevgi ve dostluğun nişanesi İzmirli kızlar.. Hani uğruna şiirler yazılanlar var ya.. Tam da onlar işte.. Şimdi İstanbul'da okuyup çatlayanlar çıkacaktır ya.. Çatlasınlar ne yapalım..
..Ve de.. Ve de.. İzmir insanları.. Benim canlarım, aşklarım İzmir insanları.. Bu dünyaya sanki beni mutlu etmek için gelmiş, her yaştan, her cinsten yüzlerce binlerce kişi.. Beni sevgiye, ilgiye boğan İzmirliler..
İlk gece programı nispeten sakin..
Cumba'da yemek..
Cumba İzmir'in biraz dışında, Manisa yolunda bir restoran.. Size tam 10 yıl önce uzun uzun yazmıştım.. Enfes manzaralı, enfes mutfaklı bir mekan.. Bir tehlikesi var.
Masamıza gelen emektar garson, "Hıncal Bey, bu üçüncü gelişiniz" dedi.. "İlki 1997'deydi. Sonra 2000 yılında, iki kızla geldiniz.."
Vay anasını sayın seyirciler.. Sakın ola Cumba'yı kaçamak, maçamak için kullanayım demeyin. Adamların beyni bilgisayar.. Delete tuşu da yok!..
Harika bir yemek yedik, doluştuk arabalara.. İstikamet Hilton'un roofu.. İzmir'e, Körfez'e en tepeden bakan bu panoramik manzara içinde biz etrafa değil, sahneye bakabildik sadece..
Beliz diye bir şarkıcı.. Adını ilk kez duyuyorum. İlk kez dinliyorum.. Ama nasıl şeker, nasıl tatlı, nasıl şirin bir kız.. Ve de nasıl içten söylüyor şarkıları.. Nasıl yaşıyor söylerken.. Bir insan sahneye bu kadar mı yarışır?..
İstanbul'dakileri biliyorum. Eline su dökemez en kabadayısı Beliz'in.. Ama orda işte.. Gidip gören, bulan, keşfeden yok..
Medyaya ya, İstanbul kulüp patronlarına da yuh.. Cevher orda.. Gören, farkında olan nerde?..
O gece iki gibi döndük, otele.. Erken!..
Ertesi sabah Muzo bir kahvaltı hazırlamış özel.. Bir keyif.. Ve yollara düştük. İzmir'e gidince Kervan Pasajı'na uğrarım mutlak.. Bir kadim dost, Amerikan Pazarcı Can ordadır.. Benim için de mutlak bir şeyleri vardır..
Ardından istikamet, Karşıyaka.. Mavi Şehir, Ege Park D&R!.. İmza günümüz var.. Bir saat.. Hangi bir saat.. 2.5'uncu saat biterken, halime acıdılar da bitirdiler.. Bu nasıl bir sevgi çemberidir?.. Bu nasıl dünyanın en mutlu yorgunluğudur..
Sarılmaktan, kucaklaşmaktan, öpüşmekten bittim, öldüm..
Kısa bir dinlenme.. Gene Karşıyaka.. Sardunaki.. Bir taverna.. Tıklım tıklım.. Nasıl eğleniyor insanlar..
İzmir insanı, Ege insanı bu.. İstanbullular gibi eşek yüküyle para verip somurtup oturmuyorlar.. Sonuna dek eğleniyorlar.. "Senin masa, benim masa" ayrımı da yok. Ayni çatının altındaki herkes dost, arkadaş.. İlle de hep birlikte eğleniliyor. 15 dakikada kaynaşıyorsunuz..
Gittiğimiz her yerde durum ayniydi.. Az önce yan masada sevgilisiyle sarmaş dolaş genç kız, bizim masadaki Güven'in kıpır kıpır haline bakıp "Canınız dans etmek istiyor galiba" diyor, kalkıp bir rock'n roll şovu yapıyorlar, bu kadar olur, mesela..
Serdar'ı dinleyeceğiz Ege Park Mario Plaza'da.. Bu yüzden aklımız orda kalarak erken ayrıldık Sardunaki'den, bir dahaki sefere güneşi orda doğurmak kararıyla..
Serdar Şensezgin .. Bu ülkede dinlemeye doyamadığım üç kişi varsa biridir.. Sabaha kadar söylesin başından ayrılmam.. Sabaha kadar söyleyecek repertuarı da var keratanın.. Her dilden, her türden söyler.. Ama yürekten söyler, yüreğe söyler.. Coşturur yerinden fırlatır, anılara boğar ağlatır.. Böyle bir ses, böyle bir yorum yoktur..
Saat ikiye kadar, Serdar "Bitti" diyene kadar çıkamadık ordan..
Serdar bitti.. Biz bittik..Ümit "Bitmedi" dedi.. Soho'ya gidiyoruz.. Yeni gözde mekanlardanmış..
Gittik.. 135 desibel müzik..Işık hak getire.. Gözlerimiz karanlığa alışınca baktık. Dans pisti olmayan bir disko.. Sıkışık sıkışık masalar.. Millet masa arasında dans edecek desek o da yok nerdeyse.. Tam Yunanistan usulü.. Dans yeri masaların üstü.. Yakındır..
Murat Dalkılıç diye bir delikanlı söylüyor. Bir harika da o.. Bu Murat İzmir'e sığmaz.. İstanbul'u dağıtması yakındır..
Saat 3'ü geçmiş.. Yılbaşları dahil, benim "Üç" diye bir saatim yok, en az 10 yıldır.. Çıktık.. Ümit "Daha üç yer var" dedi.. "Yok deve" dedim.. "Üçüncüsü Karacaahmet herhalde.. Öldürecek misin bizi.."
Ağbim "Bu saatten sonra bizi çorba paklar" dedi.. Ben "Topçu" dedim.. İzmir'de geceye imza Topçu'da atılır, ben bildim bileli.. Yani benim için 1970'de Şerif Ağabey (Yüzbaşıoğlu) bir Fuar sabahında götürdüğünden beri..
Enfes bir çorba.. Sonra otel.. 4.5'da yatak.. 40'ından sonra azanı ne paklar biliyorum da.. 60'ından sonra azan için bir şey yok..
Sonra öğleye doğru bir veda kahvaltısı ve İstanbul uçağı..
Bitti..
Yazıyı en başından okudum.. Olmamış.. Yaşadığım güzellikleri, duyguları, sevgileri, coşkuları anlatmakta bu kadar başarısız olduğumu hatırlamıyorum..
İzmir, seni şimdiden özledim..
İzmir özledim seni.. Gözümde tütüyorsun.. Gözümde, burnumda, kalbimde tütüyorsun!..