Abuzittincim,
MECLİS'E yeni bi ot yasası geliyormuş. Ot dediğim şifalı bitkiler. Tabii yasanın adı da ot değil ama o şekilde özetlenebilir. Neye geliyormuş dersen, bundan böyle aktarlar, o ufak naylon poşetlere doldurdukları otları, "Bunu kaynat suyunu iç.. Bunun da lapasını yap bilmem nerene sür.." gibisinden bilgiçlik taslayamayacakmış. Şimdi bu kanun AB'nin zorlamasıyla çıkacak kanunlardan biri. Yani adamlar taa ninelerimizin ninesinden kalan şifalı otlarımıza bile burunlarını sokmuş vaziyetteler. Yuff olsun yani!
Bu heriflerin (Avrupalılar) dediğine göre, bazı otlar veya otlardan türetilen yağlar, güya, sağlığa zararlıymış. Bunların belli hijyen kurallarında toplanması, kurutulması, paketlenmesi lazımmış. Eğer tohumların yağları çıkartılacaksa özel laboratuarlar gerekirmiş.
Biliyorsun Abuzittincim bitkilerin büyük bi kısmı eczanelerden aldığımız ilaçların hammaddesini içeriyor. Mesela aspirinin özü bildiğimiz söğüt ağacının kabuğundan başka bi şi değil. Diyelim senin doktorun muhtemel kalp krizine karşı, günde yarım aspirin içmeni önerdi. Sen de, anneannenden duymuşsun, ufak tefek ağrılarını dindirsin diye, aktardan aldığın söğüt kabuğunun çayını içiyorsun. Buna aspirin de eklendi mi kanının pıhtılaşması Allah'a kalmış. Ufak bi kazada pisipisine gidebilirsin yani! İşte bu kanun çıkarsa söğüt kabuğunun poşetine konulacak etikette, söğüt kabuğunun nelerle etkileşebileceği, zararları, yararları anlatılacak, aktarların da müşteriyi uyarması istenecekmiş..
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Mesela diyelim "yüksük otu" kullanıyorsun, iyi kullan da ne kadarı kalbini birdenbire durdurabilir bunlar etiketlerde belirtilmeliymiş. Aynı şekilde meyan kökü!
Avrupa, Amerika hatta Çin bunu bi bilim haline getirmiş. Yeryüzünde 300 binin üzerinde bitki çeşidi var deniyor. Bunların ancak 3 bini "medikal ve toksik bileşenleri" açısından incelenmiş (Bizde değil tabii.. Avrupa ve Amerika da). Bizdeki aktarlarda kaç çeşit ot satılıyor bilemiyorum. Ama şimdi, laboratuarlar kurdur, bitkileri tek tek incele, hijyen biçimde paketle, üzerine etiket yapıştır, aktara bilgi ver. Zor iş bunlar bize göre değil.
Kanun kadük olsa daha iyi. Çünkü işler iyice karışır diye düşünüyorum. Ama zaten AB'nin de istediği bizi önce karıştırıp sonra bölmek. Hatırlarsan daha önce keten tohumu yağından bahsetmiş, bunun mutlaka soğuk zincir sistemiyle satılması gerektiğini, yoksa kansere yol açabileceğini yazmıştım. Aktarlardan geçtim, eczanelerde, 20-25 derece sıcaklıkta açık raflarda pazarlanıyor.
Bunu geçen gün bi hekime de sordum. Bizde doktorlara bitkisel ilaçlardan bahsedersen sana fareye bakarmış gibi bakarlar. Konudan hoşlanmazlar yani. Ama Prof. İbrahim Güllü öyle değil; "Bu yağın kanserojen olduğunu iddia edemem fakat mantar üremesi açısından çok uygun ortamdır. Steril şekilde hazırlanıp soğuk zincirde satılmazsa sağlığa zararlıdır. Hatta bağışıklık sistemini çökertebilir" dedi. Bunu Hacettepe Üniversitesi'nde kürsüsü olan bi profesör söylüyor. Eczacılar bile olayın farkında değil, kaldı ki aktar.!
Ot kanunu çıksa ne yazar çıkmasa ne yazar. Bu vesileyle (ne biçim vesileyse) yeni yılını kutlar münasip yerlerinden öperim kardeşim.
Güneş.