ALİ (Poyrazoğlu) bu kitabı 2005 gibi yazmış olmalı.. Semih Ağabey de (Balcıoğlu) çizmiş, gitmeden az evvel.. 2006'da çıkarmışlar. Çıkaranlar da bizim gurup..
Yuh bana..
2007'nin sonunda okudum..
50. Yıl gecemde elime sıkıştırdı Ali, "85'inci sayfadaki öykünün içindesin" diye.. Açtım kapağında "Hıncal seni çok seviyorum, çok yaşa" diye imzalamış..
85'inci sayfayı açtım..
"Tanımadığım Adamlar.."
Dört kişilik bir muhabbet sofrası kurmuş.. Konukların hepsi gelmiş.. 20 yaşındaki Ali.. 35 yaşındaki Ali.. 40 yaşındaki Ali.. Bugünkü Ali..
Hani Peter Ustinov'un bizde Yıldırım Önal'ın muhteşem oynadığı oyunu var, Foto Finiş.. Onun gibi..
Gecede beni anlatırken, ayni düşünceyi nakletmişti..
"Hıncal 18 yaşını, 25 yaşını, 40 yaşını hep yanında taşır" diye..
Kitapta kısa kısa, bir nefeste okunacak 95 parça var.. Anekdot.. Öykü.. Masal.. Ne derseniz deyin, fark etmez.. Kitapta düşünce var, felsefe var, her kısa notta..
Nasıl keyifle okunuyor, nasıl düşündürüyor sonra.. Hâlâ kitapçılarda bulunur mu bilmem..
Ali'nin de her duyana bir tane hediye edecek hali yok herhalde..
Onun için kitaba adını veren "Bir sen kaldın, yalnızlık gelince" den minik bir alıntı ile bitireyim lafı..
"Hiçbir şey olmadı sanıyorsun
Sen gidince...
Ben boyamadım.
Duvarlar kendiliğinden sarardı.
Birdenbire...
Kedi yanıma gelmiyor artık.
Soldu saksıdaki karanfil.
.......
'Gidenle gidilmez. Çık evden
Hayatın içine at kendini' diyorlar.
Ben evde bir yerde saklandığını biliyorum.
.......
Biliyordum gitmeyeceğini,
Bir sen kaldın, yalnızlık gelince..."