Biri erkek, Ercan.. Öteki kadın.. Gülden.. İkisi de ayni şeyi yazmışlar bana..
Hani "Bu Pazar sevgilinize bir güzellik yapın. Onunla beraberken cep telefonunuzu kapatın" öğüdü vermiştim ya.. Yapmışlar ikisi de..
Gülden'in erkek arkadaşı "Hayırdır?.. Biri mi var arayacak, neden çekiniyorsun, telefonunu bu yüzden mi kapatıyorsun" demiş..
Ercan'ın kız arkadaşı "Neden benim yanımda telefonunu kapatıyorsun, yoksa başkaları mı var, yanımdayken ararlar diye korkuyorsun" demiş ve küsmüş.. Ercan yeminler etmiş, "Valla yok. Hıncal Ağbi yazdı da ondan yaptım" diye ama ikna edememiş kızı..
Düşünebiliyor musunuz?..
Bu kadar güzel, bu kadar anlamlı bir jesti böyle yorumlayan bir kafa nasıl bir kafadır ve insan böyle bir kafa ile mutlu olabilir mi?.
Cep telefonları günümüzde şüphenin simgesi oldu.. Sevgililer, eşler, birbirlerinin cep telefonlarını karıştırmak için nerdeyse fırsat kolluyorlar..
Kimler aramış?.. Kimleri aramış?.. Sakladığı mesaj var mı?.. Kimden..
Bu yüzden biten ilişkinin haddi hesabı yok..
Neden böyleyiz?..
Neden güvenmiyoruz en sevdiğimize de, tahkikat, araştırma, soruşturma yapmak gereği duyuyoruz?..
Söyleyeyim.. Tek sebebi var.. Kendimize güvenmiyoruz..
Bunun iki türlüsü var..
Bir.. "Giderse, onun gibisini bir daha bulamam.." korkusu.. Bu korku bizi şüpheci yapıyor.. Kendimize güvensek "Giderse gider.." diyebilsek..
İki.. Biz her haltı yapıyoruz. Onu da kendimiz gibi sanıyoruz doğal olarak. Bu bizi şüpheci yapıyor. "Ben yapıyorsam, o da yapıyordur" diyoruz..
Bu iki halde de sağlıklı ilişki olmaz.. Mümkün değil..
O zaman..
Şüphe ediyorsan bitireceksin.. Araştırmaya, soruşturmaya gerek yok.. Hayatın şüphe içinde geçecekse, olmasın daha iyi..
Şüphe ediliyorsan, anında kaçacaksın. Senden şüphe eden, durmadan peşinde olan, gözleyen, özel olması gereken yaşamını karıştıran biriyle mutlu olmana imkân var mı?.
Şüphe etti, temiz olduğunu kanıtladın. Gene şüphe etti, gene kanıtladın. Hayatın hep kanıtlamakla mı geçecek?.
Senden şüphe eden birisi nasıl seni seviyor olabilir ki?.
O zavallı kendini bile sevmiyor, "Ben sevilecek insan değilim" diyordur içinden.. Onun için durmadan senin başka arayışlar içinde olduğunu düşünüyor, durmadan şüphe ediyordur.
Yıllarca kız arkadaşımın telefonu yanı başımda durdu. Hatta kaç kez bende unutup tatile gitti. Aklımdan geçmedi alıp da telefonuna bakmak..
Baksaydım, ondan değil, kendimden utanırdım çünkü..
Ben de telefonumu saklamak gereği duymadım. Ne telefonumu, ne şifresini..
Aklımdan da geçmedi "Benim telefonumu kontrol ediyor mu evde yalnızken" diye.. Telefonum evde dururdu hep..,
Evimin duvarında asılan yazı, yaşamımın temel ilkelerinden biridir..
"Birini seversen serbest bırak.. Geri dönerse senindir. Dönmezse?. Zaten hiçbir zaman olmamıştır ki.."
Benim sevdiklerim hep özgürdüler..
Gecenin bir vakti, evden çıkıp giderlerken dahi "Nereye" diye sormadım kimseye, kendiliğinden söylemediyse..
Sorsam ne olacak ki?. Benden gizlemek istediği bir yere gidiyorsa, yalan söyleyecek..
Niye onu yalana zorlayayım ki?.. Giderse gider..
Gidecek olanı zorla tutmak kadar feci bir şey var mı, ikimiz için de..