Ne parlak laftır, sahilleri halka açmak..
Zenginliğin nerdeyse suç sayıldığı gençlik günlerimizde bize ezberletilen yığınla klişeden biriydi bu da.. Sol dediğin bu klişelerdi, zaten..
Vildan Beye "Patron" derdik, bizim briç gurubunda.. Haftada bir iki bizde toplanır sabahlardık Ankara'da.. Briç bahane, sohbet şahane..
Vildan Bey patrondu gerçekten.. Büyük müteahhit.. Bir yaz Ege'ye gidiyorum.. "İlle bana da uğra" dedi.. Didim'de deniz kenarında bahçe içinde bir ev satın almış.. "Gel birkaç gün kal" diye.. Kalamadım ama gittim, görmeye..
Şirindi gerçekten..
Bahçenin ucunda bir minik iskele var.. Bir metre eni, beş metre boyu.. Vildan Bey, bir ufak sandal bağlamış.. Ara sıra balığa çıkıyor. O minik iskelenin işlevi de büyük. Olmasa, her defasında sandalı karaya çekeceksin, ite kaka, paçalarını sıvayıp denize inerek. Balığa çıkarken de tersi.. Gene paçaları sıva.. Sandalı denize it, sonra uğraş ki, tırman..
İskele oldu mu, bağla git. İnmesi, binmesi kolay..
Yaz sonu briç partileri yeniden başladı. Vildan Bey "Biliyor musun Hıncal" dedi.. "O iskeleyi yıktılar!.. Ben de sandalı sattım.."
Belediye sahilleri halka açıyormuş. Bahçe onun tapulu malıymış ama, deniz halkınmış. O bir metre eninde beş metre boyundaki sandal iskelesi, halkın haklarına tecavüzmüş..
Göltürkbükü'ndeki iskeleleri belediyenin "Denizleri halka açıyoruz" sloganı ile yıkacağını ilan etmesi haberini okurken güldüm..
30 yıldır değişen bir şey yok bazı kafalarda.. AKP niye yüzde 47 oy alıyor sanıyorsunuz?.. Halkın, halkçılardan ödü kopuyor da ondan..
Ben Bodrum'u sevmem. Göktürkbükü denen yerdeki o iskeleler üzerine kurulu beach clublara adımımı atmadım bugüne dek.. Atmam da..
Ama ezbere bilirim. Çünkü yaz geldi mi, tüm magazin sayfaları, tüm dergiler, ana haberler dahil tüm televizyonlar, Göltürkbükü görüntüleri ile dolar..
Bu yaz Eda Taşpınar'sız bir tek gazete, bir tek dergi, bir tek TV magazin programı hatırlıyor musunuz?..
Eda'nın binlerce, yüz binlerce hep ayni pozu verdiği yer işte orası..
Göltürkbükü, Bodrum'un simgesi..
Yerli yabancı, en paralı turistler, Türkiye'de buraya geliyor. En büyük parayı burada harcıyor.. Örneği belediye başkanı veriyor.. Bir kahveye 10 lira..
Akıllı yöneticisi iftihar eder..
Yahu biz yıllardır "Sayısı değil, kalitesi" diye turizm politikası yapmaya uğraşmıyor muyuz?. Beş parasız yüzlerce bitli turist yerine, bir tane adam gibi para bırakanı gelsin" demiyor muyuz?..
İşte bura öyle.. Günde yüzlerce lira bırakmayan adım atamaz..
Peki bırakılan tonla para ne oluyor?. Bir tek patronun cebine mi giriyor, yoksa yüzlerce aile mi paylaşıyor?. O pahalı beach clublerde kaç kişi çalışıyor?.. Kaçar para kazanıyorlar?.. O üç dört ayda kazanılan para ile, kaç aile 12 ay yaşıyor?.
O pahalı beach clublere, yemeği, meyvesi, sebzesi, içkisi, meşrubatı, çiçeği, osu busu derken yan desteklerden kaç aile geçiniyor?.
Pahalı beach club bir yerde, zenginden alıp, fakire dağıtma değil mi, yani Robin Hood'luk?..
İşin bu yanını hiç düşündü mü, benim "Halkçı" politikacılarım?..
Yıkacaksın Göltürkbükü'nü.. Sahili halka açacaksın..
Yahu, Bodrum da sahil mi yok?.. Denize bedava girilecek yerler kilometrelerce.. 3 otuz paraya gün geçireceğiniz yığınla plaj da var.. Gidenlerin her yaz minik bir servet bıraktıkları Göltürkbükü oysa, bir tane..
Bodrum'u dünyaya tanıtan yer olarak.. Zengin turisti çeken ender bir bölge olarak. Korunması gereken bir örnek turistik bölge olarak!..
Mykonos'a her yıl yüz binlerce insan, halka açık sahillerde ucuz yüzmek için mi gidiyor sanır, bizim başkan.. Yoksa her biri para tuzağı, deniz üzerine kurulmuş iskelelerdeki 24 saat açık disko beach clublerde çılgınca eğlenmeye mi?..