5 yaşındaki Serhat, İstanbul'un Kıraç beldesinde bir sokak köpeği tarafından ısırıldıktan 13 gün sonra kuduzdan öldü..
Haberle birlikte öğrendik ki, Kıraç beldesi mayıs ayından beri, sokaklarında dolaşan kuduz köpekler yüzünden karantina altındaymış..
Dikkat buyurun.. Yıl 2007.. Üçüncü milenyum.. 21'inci yüzyıl..
Avrupa'ya girmeye hazırlanan Türkiye'nin, Dünya Kültür Başkenti ilan edilen İstanbul'unda bir semt, uygar dünyanın unuttuğu Kuduz yüzünden aylardır karantina altında.. Ve kuduzun kol gezdiği bu semtte, hâlâ başıboş köpekler, sokaklarda serbestçe dolaşabiliyor, çocukları ısırıp, kuduzdan öldürebiliyor..
Böyle bir ayıp var mı?..
Olabilir mi?..
Bir benzer vaka versenize bana, parçası olmaya çalıştığımız Batı'dan..
Sabah'ın dünkü haberinde hatalar var.. Yönlendirme yanlış..
Okurken sanırsınız ki, sokaklarda kuduz köpeklerin dolaşması normal.. Yanlış olan hastanelerin tavırları.. Sanırsınız ki, Serhat doktorların ihmali sonucu öldü..
Hayır..
Kuduz hastalıkların en korkuncudur. Yakalandınız mı, kurtulma şansınız yoktur.
Çare..
Kuduzu yörenizden uzak tutacaksınız.
Hasbelkader kuduz bir hayvan tarafından ısırılırsanız, mümkün olan ek kısa sürede hastaneye koşup aşı olacaksınız. Tamam..
Ama aşı yüzde 100 garanti değil.
Birincisi.. Sıfır anına yani ısırıldığınız ana en yakın sürede aşı olmanız gerekir. Gecikilen her dakika, her saat, kuduz olma ihtimalinizi artırır. Isırık, beyne ne kadar yakınsa, aşının da o kadar erken olması gerekir.
İkincisi.. Bu araştırmayı birkaç yıl önce yapmıştım. Gelişmeleri bilmiyorum. Türkiye'de üretilen aşı ucuz ve bol..
Ama etki ihtimali, yüzde 85!..
Yabancı aşı yüzde 99 falan kurtarıyor ama, o pahalı ve zor bulunuyor. Çünkü yabancı aşı belli bir süre içinde tüketilmezse işe yaramıyor ve atılıyor. Bu yüzden eczacılar stoklamak istemiyor.
Dahası.. Yabancı aşı, bir soğuk zincir içinde saklanmalı. Yani üretildiği laboratuvardan çıktığı andan itibaren hastaya uygulanana kadar hep, belli bir sıcaklığın altında nakledilmeli ve bekletilmeli. Elektriğin güvenli olmadığı bir ülkede, soğuk zincirin kopması, aşının atılmasını gerektirir. Pahalı aşıyı kaç kişi atar?.
Yani..
Ortada ihmal falan yok. Kuduz hayvan ısırdı mı, doktorun aşıdan başka yapacak şeyi zaten yok. Aşının hastayı kurtarmasının da garantisi yok..
O zaman çözüm, ısırmanın önüne geçmek.. Çözüm, kuduzu ülke, kent sınırlarına sokmamak.
Sokaklarında köpeklerin özgürce dolaştığı bir ülkede, bir İstanbul kentinde, yıllardan beri birtakım semtler kuduz yüzünden karantina altındaysa.. Bunlar o kentin gazetelerine haber bile olmuyorsa, o zaman ihmal kimde söyler misiniz, Sabah başta, bu ülke gazetelerini yönetenler?.. Bu ülke gazetelerinde haberci, yazar, müdür olanlar?.
Ayıp kime ait?..
Mahalle baskısından korkup, sokak köpekleri ile savaşa girmeyen, uygar ülkelerin hiçbirinde olmayan bu rezilliğe üç beş reklam meraklısı gelir de gazete önünde nümayiş yapar endişesiyle göz yuman bizlerin, Serkan'ın ölümünde ihmali yok mu asıl?.
Bu kentte valilik, bu kentte belediyeler, bizim korkumuz yüzünden el süremiyor sokak köpeklerine.. Biz de mahalle baskısından korkuyor, sonra da Serhatlar ölünce, sahte suçlular ilan edip, vicdanımızı rahatlatıyoruz!..