TAM bir haftadır yazı listemde bekliyor bu Afife notları.. Ama siyaset yazmaktan yer kalmıyor. Ben siyasetten nefret ederim. Nefret ettiğim için de yazmam.. Bu bir tercih. Yoksa mesele, yazamamak değil.. Ama öyle şeyler yaşıyoruz ki.. Bu yaşadıklarımıza, meslekdaşlarım öyle yorumlar getiriyorlar ki, kafamın tası atıyor.. Yazmak zorunda hissediyorum kendimi.. Meydanı boş sanmasınlar diye.. Geçen hafta siyaset yüzünden sevdiğim konulara yer bulamadım özetle.. Ama onları unutmaya da içim razı olmadı.
***
Afife Gecesi'nin en anlamlı konuşmasını Yaşam Boyu Onur Ödülü'nü çok hak ederek, hatta gecikerek alan Şakir Eczacıbaşı, Muhsin Ertuğrul'un bir yazısını naklederek yaptı.
"Eskiden, yeni bir çalışma dönemine girdiğimiz gece, perde açılmadan, biz seyirciler önüne çıkmadan önce bir arkadaş, büyük bir tepsiye dikilmiş mumları yakar, sanatçıların dinlenme salonundaki orta masanın üstüne koyardı. Bu salonun duvarları, gelip göçmüş sanatçıların resimleriyle, ölüm döşeğinde alınmış son acıları, son gülücükleri, son duygularını yansıtan maskeleriyle süslüydü. Bu küçük tören sanki onların gözü önünde, perdenin yeni bir döneme açıldığını canlandırsın diyeydi. Mumlar bu resimler, bu maskeler önünde eriye eriye, birbirlerini erite erite yıkılıp sönerlerdi.
Hayal gücü olanlar o mumlarda tanıdıkları, tanımadıkları sanatçıları bulurlar, onların nasıl eridiklerini görürlerdi. Yanan ve eriyen mumlar genç, ihtiyar tiyatro savaşçılarının birer simgeleriydi.
Bu eriyen mumlarda kimler yoktu?
Şu ateşte çabuk eriyen Afife Jale olmasaydı yüzlerce kadın sanatçımız çıkmazdı.. Saymakla bitmez adları, daha böyle nice eriyen sönen ve nice yeniden yanacak mumlar var Türk sahnesinde.."
***
Gecenin neşesi Ali Poyrazoğlu, "Yılın En Başarılı Yardımcı Erkek Komedyeni" ödülünü almaya, oyundaki kadın kılığı ile geldi, "Bana yılın en başarılı kadın oyuncusu ödülü vermeyen jüriyi protesto ediyorum" diye seyirciyi güldürdü ve sözlerini "Ben özde değil, sözde kadınım" diye gerçeği ifade ederek bitirdi. Ertesi gün doğruyu sadece Akşam yazdı..
Ali'nin şakasının farkına varmayan ötekiler, lafı Büyükanıt'ın dediği şekilde tekrarladı ve "Ben sözde değil, özde kadınım" dediğini yazdılar. Onlara daha çok güldüm.
Bir şeyi bildiğimizi sanınca, dinleme özürlü oluyoruz..
***
Korhan Abay, "Şimdi ödül alan ve verenlerin hepsini, foto muhabiri arkadaşlarımız için sahneye davet ediyorum" derken, dışarı çıktım.. Saat 22.00 diye ilan edilen kokteyl nerdeyse gece yarısı başlayınca, hele yemek yemeden gelenler açlıktan ölmüş olmalılardı. Baktım Özgü Namal, Selçuk Yöntem ve Yetkin Dikiciler, orda bizim Borsa Rasim'in hazırladığı enfes servise dalmışlar..
"Sizi gidiler sizi" dedim.. "Basın sizi içerde beklerken, burada atıştırıyorsunuz.." Ve ben de daldım önlerindeki tabağa..
Berna Laçin geldi yanımıza.. Ever green.. Her zaman genç.. "Bu ne çıtırlık" dedim.. "37 yaşındayım" dedi.. "İyi ya.. Güzel olan da bu.."
Özgü atıldı.. "Hep Berna.. Hep Berna.. Biz de buradayız değil mi?.."
"Hop" dedim ona.. "Sen daha çocuksun.. Büyüyünce sıran gelir.."
Harika kadınlar bunlar.. İkisi de en az 10 yaş genç gösteriyor..
Özgü'ye çok takıldım o gece.. "Senin yüzünden düşmanlarım artıyor" dedim..
Kız geçen yıl, tiyatrocu olarak Afife Ödülü almıştı. Bu defa İstanbul Festivalinde, sinemacı yanıyla "En iyi" seçildi. Hem star, hem de iyi oyuncu olanlar enderdir bu meslekte ve böyleleri iki misli kıymetlidir. Özgü onlardan..
Ben gerçeği yazıyorum. Kızmak, kıskanmak serbest..