Daha çocukluğunu bile yaşamadan, alçakça, haince, hayvanca bir ihmal yüzünden feci bir şekilde boğularak ölen Dilara'nın anne ve babasının davalarından vazgeçtiklerini öğrenince ben de kızmıştım ilk anda..
"Biz helalleştik" demişler, önlerine konan parayı alıp davalarından vaz geçtiklerini açıklarken..
Sonra bir daha düşündüm.. Bir daha düşününce, kendim başta, kızanlara kızdım..
Sırça köşklerde oturup, bir eli yağda, bir eli balda ahkâm kesmek kolay..
Siz hiç fakir oldunuz mu?..
Sizin hiç önünüze, hayatınızda o güne kadar kazanmadığınız, bundan sonra da ölünceye dek kazanmayacağınız bir para kondu mu?.
Hayatınızda ilk defa, yeni ve biçimli elbiseler giymek, hayatınızda ilk defa tencereye bol et koymak fırsatı geçti mi elinize?.
Ölen ölmüş, giden gitmiş. Dava kızınızı geri mi getirecek?.
Hayır.. Dilara'nın anne ve babasına kimsenin kızma hakkı yok.. Onlar hayat boyu belki de bir daha ellerine geçmeyecek bir fırsatı değerlendirdiler.. Orası tamam..
Tamam olmayan ne?..
Onlar davadan vazgeçti diye, yargıcın sanıkları anında tahliye etmesi..
Çağdaş hukukta cezanın amacı intikam değildir. Asıl amaç önleyici olmaktır. Bize Mektebi Mülkiye'de öyle öğrettiler.. Sayın yargıcın okuduğu Hukuk Fakültesinde, Hukukun ruhu, felsefesi, özü başka mı öğretiliyor acaba?..
Küçük Dilara'nın ölümü üzerine açılan dava şikâyete bağlı değil.. Kamu davası.. Kamu ne.. Halk.. Yani sen, ben, o.. Sayın Yargıcın kendisi.. Niye kamu davası.. Çünkü verilecek cezanın önlem amacı işleyecek, senin, benim, onun ve Sayın Yargıcın çocuklarının benzeri ihmaller sonucu ölmelerinin önüne geçilecek..
Peki kamu davasından vazgeçti mi?.
Hayır..
Öyleyse, fakir anne ve babanın önlerine konan para için davalarından vazgeçmeleri, yargıcı neden etkiliyor ya da hukuku?.
Dilara, trilyoner şirketlerin boş verdiği rögar çukurunda değil, yan gecekondudaki açık kuyuya düşüp boğulsa, o fukaralar da "Helalleşme parası" bulamasalardı, dava sürecek, fakir suçlular içerde kalacaklardı, bu mu adalet şimdi?.
Parası olana ayrı, fakire ayrı adalet mi olur?..
Oluyor..
Konya'da adam yolda yürüyen iki genci ezmiş.. Öldürmüş.. Gençlerin aileleri davacı olmamışlar.. (Nedeni bilin bakalım..) Adam 55 gün yatıp tahliye edilmiş. Sonra ceza.. 4 yıl hapis.. Mahkemede iyi hali var.. 3 yıl.. Ardından bu 3 yılı da erteleme..
2 genç ölünün karşılığı 55 gün olursa, yani ölü başına bir ay bile yatılmazsa, yatırılmazsa, bu ülke yollarında güvenle yürüme mümkün mü?..
Şimdi canı yananlar şu veya bu sebeple davayı takip etmiyorlar diye, kamunun avukatı, yani Savcı da mı davadan çekiliyor?.. Bize, kamuya, halka "Davandan vazgeçtin mi" diye soran var mı?..
Bu davalar niye kamu davası peki, düşünen, yorumlayan yargıç var mı?.
Vur öldür, ez öldür, ihmal et, öldür.. Parayı bastırıp ölenin yakınlarını davadan vaz geçirdin mi, ceza meza yok..
Bu mu adalet, birisi söyler mi bana..
Zengine ayrı, fakire ayrı adalet varsa bir ülkede.. Halkın davaları, halk adına izlenmiyorsa, parayı bastıran halkın davasının da önüne geçiyorsa, o adalet, o ülkenin temeli olur mu?.
Adaletin bu mu Türkiye?..
Adaletin bu mu?.