Reha (Muhtar) iki gündür yazıyor, "Hıncal Abi, Ayşe'ye günlerce, 'Sakın Dubai'ye gitme' dedi" diye..
Dedim.. Günlerce dedim mi, bilmem, ama dedim, Ayşe'ye.. Anladınız, Ayşe Arman'a..
Niye dedim..
Ayşe'yi ben Gelişim Yayınları'nda tanıdım.. Nokta'da çalışıyordu.. Ben de, haftada bir toplanan, "Akıl verme (!)" gurubundaydım.. Dikkatimi çekti.. Yetenek bende değil, onda.. Bir yerde Ayşe varsa, dikkat çeker.. Ercan'ın da dikkatini ilk defasında çekip Nokta'ya girmiş..
Sonra Sabah gurubunda yeniden buluştuk.. Ayşe Aktüel'de idi.. Ercan başta, önüme gelene yalvardım, "Bu kıza Sabah'ta köşe verelim" diye.. "Verelim mi, vermeyelim mi" derken, Ayşe yuvadan uçtu. Hürriyet'e kondu ve bu ülkenin en çok okunan yazarlarından biri oldu, roket hızı ile..
Seven de okuyordu, nefret eden de..
Nefret eden de vardı tabii.. Çünkü Ayşe, bu ülkenin bin yıldır yerleşmiş gelenek göreneklerine çok ters düşen bir çılgınlık içinde, bir genç kızın, kendisinin, en özel yaşamını da yazıyordu, ara ara .. Kız kıza toplantılarda bile zor söylenen şeyleri anlatıyordu.. Bu vitrinin altında, İstanbul'u, Türkiye'yi de yazıyordu, çok çarpıcı.. Çok farklı.. Müthiş röportajlar yapıyordu. Müthiş gazetecilik yapıyordu Ayşe ve nefes almadan okuyordum onu, herkes gibi..
"Ben Dubai'ye taşınıyorum" dediğinde bu yüzden karşı çıktım..
"Bak" dedim, " Bu ülkenin en iyi gazetecilerinden birisin.. Buradan çıktın mı, sudan çıkmış balığa dönersin.. Hadi, Türkiye'yi ilgilendiren olay ve insanlarla dolu bir yere, mesela, New York'a, Londra'ya, Paris'e gitsen neyse.. Ama Dubai'de Türkiye için ilginç ne var, kim var?.. İki yazıda biter orası.. Sonra.."
"Ama gelip gidicem, sık sık.."
"Olmaz Ayşe" dedim.. "Olmaz!.. Taşıma su ile değirmen dönmez.."
Ayşe'ye sormuş Reha, bu konuşmaları.. Ayşe "Kocamı bırakmaya hiç niyetim yok" demiş..
Ben de böyle bir şey istemedim zaten.. Ömer de arkadaşım.. Ayşe'nin Ömer'e nasıl çılgın âşık olduğunu biliyorum.. Ayşe zaten, okuyanları da bilir, çılgın âşık olur hep.. Onun lügatinde başka tür aşk yoktur..
"Dubai, Ömer'in kariyerinde önemli bir aşama.."
"Peki ya senin kariyerin?.. Kocanın kariyeri için, kendi kariyerini durdurmaya, hatta geri almaya razı mısın" diye biraz feminist sordum Ayşe'ye..
"İki genç, iki geleceği parlak insan olarak, oturup, geleceği her ikiniz için ortak bir zemine oturtsanız.. Ömer İstanbul'da da harika bir gelecek sağlayabilir. O zaman sen de kalırsın burada.."
Hayır.. Çılgın sevgili Ayşe, sevgilisi için en büyük çılgınlığı yaptı, Türkiye'yi terk etti.. Onun mesleği uğruna, kendi mesleğini ikinci plana itti. Geri vitese takmasa bile boşa aldı.. Eski Ayşe ile Dubaili Ayşe arasındaki farkın yorumuna girme gereği duymuyorum..
Bana sorarsanız, yaptığının, kocasının ayaklarını yıkadığını iftiharla ilan eden Ebru Şallı'dan pek farkı yok..
Reha "Mesele koca değil, çocuk.. Her kadında vazgeçilmez bir çocuk doğurma iç güdüsü vardır" diyor.
Nasıl diyor?..
"Etrafımda pek çok kadın, 'Keşke o zaman öyle davranmasaydım' diyor. Ne zaman diyor.. İlişki bitip yalnız kalınca.. O sözlere kulak asma Hıncal Abi" diyor..
"Zamanı geri çevirsen, ayni güne yeniden dönsen ve kadına sorsan..
Emin ol yine aynisini yapacaktır.
Yine 'Özel' dediği adamın peşinden, yine o çocuğu doğurmak üzere, yine sonsuz yollara düşecektir..
O an için gerekirse mesleğini bile sallayacaktır..
Çünkü onun adı 'Kadın' Hıncal Abi..
Onun için annelik dürtüsü mesleğinden önce geliyor.
İnsan yaratma duyusu, mesleki yaratıcılığın önüne geçiyor.." diyor, Reha..
Bana diyor hem de..