14 ŞUBAT.. Ankara en soğuk gecelerinden birini yaşıyor. Sokaklar, caddeler cam gibi.. Trafik berbat.. Sevgililer Günü ya, herkes baş başa programlar içinde.. "Ne yazık" diye düşünüyorum, "boş koltuklara mı çalacaklar? Anatolia Showland zaten koskoca bir yer.. Normal zamanda doldurmak güç.. Üstelik böyle bir gecede!"
Kapıya yaklaşıyoruz, kalabalık inanılır gibi değil.. Ankara bu işte! Herkes, herkes gelmiş.. Dışarısı eksi 10 ise, içerisi de eksi 8.. Isıtma sistemi çalışmıyor. Buz gibi.. Olsun.. Paltolarına, atkılarına sarınmış oturuyor insanlar.
Klarnetin dünya markası olarak tanınan Hüsnü Şenlendirici, "Hüsn-ü Fasıl Konserleri"ne o gece Ankara'da başlıyor. Modern Folk Üçlüsü'nün 35. Yıl Konseri'nde izlemiş, hikâyesini dinlemiştim. Aileden müzisyen.. İTÜ Türk Musikisi Bölümü'nde dört yıl okumuş.. Sonra Okay Temiz'le birlikte festivallerde Türkiye'yi temsil etmiş, ünlü "Embrio" grubunun album çalışmalarına katılmış, dünyanın dört bir yanında konserler vermiş..
Ankara'daki konserde, yine dünya çapında bir Türk, Şef Orhan Şallıel'le beraberler.. Konsevatuvardan sonra yurtdışında çok ünlü şeflerle çalışmış, birçok ülkede ve Türkiye'de senfoni orkestraları yönetmiş bir besteci Şallıel.. Bir de İsmail Tunçbilek var.. Bağlamasıyla caz, blues, hatta rock çalabilen virtüöz..
Açılış, "Kırmızı Gülün Alı Var" adlı Hicaz Rumeli türküsüyle.. Atatürk'ün en sevdiği şarkılardan biri.. Ardından Kalamış.. Koca salon sanki nefesini tutmuş, dinliyor.. Nasıl farklı bir yorum! Gazel bölümünde klarneti üflemiyor da, kelime kelime konuşuyor, adeta.. Sırada Şenlendirici'nin besteleri var. Bestelemiş ama isim koymamış.. Bence koymaya kıyamamış, kim bilir belki de müziğini sınırlamamak için.. Dostları onun yerine isimlendirmişler.. Kabullenmiş.. Avuçlarımız acıyana kadar alkışlıyoruz.
Sonra sıra ilk öğrendiği, daha doğrusu sanatçı dedesinin ayakkabı tamiri yaptığı küçük dükkânında, ufacık bir çocukken ona çalmayı öğrettiği şarkıya geliyor. Dedesine armağan ederek başlıyor. Harmandalı.. Caz.. Enfes bir caz..Yedi genç, ellerinde enstrümanları, hem çalıp hem eğleniyorlar.. Anadolu temaları ve Anadolu sazlarıyla birlikte unutulmaz bir "jam session"..
Hüsn-ü Fasıl bu kadar değil.. Bir faslı daha var.. Yıllar önce, Tansu Çiller'in ekonomiden sorumlu devlet bakanı olduğu dönemde, New York'ta bir toplantıdaydık. Tanınmış, Musevi asıllı Amerikalı bir işadamı, sohbet sırasında, "Rakıyı bir dünya markası haline getirmek istiyorsanız, kadınların içmesini sağlamalısınız" demişti.. "Yemekle sınırlamaktan vazgeçip, rakıdan ayrıca bir long drink, bir kokteyl içkisi yaratacaksınız, yaratmalısınız".. O merakla, limonlusu denenmiş, üstelik beğenilmişti.. İşte şimdi, bu içkiyi yaratmışlar.. Fasıl.. Hüsn-ü Fasıl da onun için bestelenmiş zaten! Konser sırasında, mavi giysisi içinde çok zarif bir "fasıl", bir ara sahnede ve halkın arasında şöyle bir salındı. Kimse itiraz etmedi. Üstelik, hafif rakı fikrini benimseyenlerden ilginç öneriler bile var.. Bir de bakarsınız. toniklisi, nanelisi, likörlüsü, hatta kremalısı bile gündeme gelebilir.. Neden yeni bir dünya tadı, yeni bir fasıl yaratılmasın?