MAÇ yok ama, maç gurubu yazın tekkede.. Tekke bizim evin arka bahçesi.. Bahçe kapısından yan giriş var. Yani evde kimse olması şart değil. Geliyorlar..
Geçen gün Fransa Turu bitti, bahçeye çıktım ki, bizim takım toplanmış. Beni uyuyor zannetmişler, rahatsız etmemişler.. Arka kapı açık.. Girmiş kahvelerini yapmışlar.
Bir çıktım ki, millet toplanmış.. Laf lafı, laf kapıyı açarken Kerem "Bir balık yesek" dedi..
"Kalkın Günay'a gidiyoruz" dedim.. Bir ikisi "Üşüttü herhalde" dedi içinden. Gözlerinden okudum.
Günay Balık'ı bilmiyorlar.. Rumeli Kavağı'nda.. Doluştuk benim dolmuşa..
Yaz geldi ya, Günay Balık Terasa çıkmış.. Bir manzara, olmaz böyle şey.. Anadolu yakası, el uzatsan tutacak kadar yakın.. Koylar.. Koyların içinde minik köyler.. Tepede bir kale kalıntısı..
"Bodrum'a, Mavi yolculuğa ne gerek var" dedi, Ünal..
Bu İstanbul harika bir şehir.. Bir dünya mucizesi..
Mezeler, soğuktan başlayıp, az ve öz geldi. Öteki balıkçıların yaygın hatası burda yok.. Buraya meze değil, balık yemeye geliniyor.
Hepimiz ızgara levrek derken, Günay mezgit tava istedi.. Bir tabak getirdiler, gözüm nasıl kalmış olacak ki, tuttu ucundan bana biraz verdi. Tattım, kalanı da istedim. Benim koca levreğin yarısını Orhan'a, yarısını Günay'a devrederek..
Herkes neşeli, herkes keyifli, herkes lezzetli ama Günay daha son darbeyi vurmamış..
Bir tatlı servisi başladı, alüminyumda elmalı helvadan başlayarak..
Güven'e baktım, o da benim gibi Şeker hastası, ama kırk çeşit tatlıyı götürüyor..
"Atın ölümü arpadan olsun" dedim, ben de daldım..
Günay'a güneş batmadan gidin.. Anlattığım manzarayı, gündüz, gün batarken ve gece seyredin..
Haa.. Rumeli Fener'i Karadeniz'e açık.. Püfür püfür.. Aman kazaklarınızı yanınıza alın..
Fiyatlar mı?.. Bu para ile şehirde öğle yemeği yemeniz zor.. O kadar ucuz!.. Adam başı 35-40 lira falan..