Mimarlar Kongresi öncesi yazıp sormuştum ya.. "Bazı ünlü mimarlarımız şimdi kürsüye çıkıp, 'Bu kongrenin İstanbul'da yapılmasını, başından beri karşı olduğumuz, hatta bugün bile yıkılmasını istediğimiz bu lüks otellere borçluyuz. Bu oteller olmasa, bu kongre bu kente sittin sene gelmezdi' diyebilecekler mi" demiştim ya..
İçlerinden biri ne olduğunu anlamadığım bir şey geveledi o kadar.. Kitapta mı, broşürde mi cevap vereceklermiş, falan filan..
Ötesinden çıt yok..
Lafı gelen konuk mimarlara bıraktılar. Onlara sığındılar.
En ünlüleri almışlar, Gök Kafes'e baktırmışlar. Sonra da gazetecileri toplamışlar..
Dünya mimarları binayı beğenmemişler.. "Bu bir çirkinlik anıtı" demişler.. Bizimkiler de mal bulmuş magribi ya.. Sarılmışlar hemen..
İşte Hıncal'a cevap.. Bak en ünlü dünya mimarları bile Gök Kafes'e karşı..
Oysa işin bu faslı, malumu ilam..
Gök Kafes çirkin bir yapı.. Böyle diyenler haklı..
Peki ama niye çirkin?..
Çünkü mimar Doruk Pamir, bu binayı 135 metre olarak çizdi..
Mimarlık, orantılar sanatıdır. Bir yapıyı, bir cismi, bir heykeli, bir insanı güzel gösteren şey, orantılardır.
Ertekin niye şapka giyer?.. Omuzları çok geniştir. Boyu bu genişliği taşımaz, kısa kalır. Şapka ile boyunu uzatır ki, eski Yunan'dan beri geçerli mimari kuralı, Altın Oran'ı tutsun.."
Bizim, yerde sürünmeye alkış tutup, göğe yükselmeye direnen "Aydın" Mimarlarımız, tıpkı 1900 Paris Sergisi öncesi Eyfel Kulesi'ne karşı çıkan "Diktirmeyiz" diye ortalığı dağıtan Fransız Aydınları gibi ayaklandılar..
Gök Kafes'i silmeyi başaramadılar ama, tepeden üçte birini biçtiler..
Böylece ortada oran moran kalmadı..
O Osmanlı tarzının çağdaş stilizasyonu ile modern İstanbul'un simgesi olacak bina, güdük bir at şeyine döndü..
Aydın mimarlar bu cinayete seyirci kaldılar..
"Bir meslekdaşımızın eserini böyle rezil edemezsiniz.. Ya aynen yapın, ya hiç yapmayın" demediler.. Kıs kıs güldüler.. Belki de kıskanç kıskanç..
Doruk binadan nefret etti. Bir daha bakmadı bile.. Beni de kaç kez aradı, "Gök Kafes'i yazarken benim adımı anma.. Çünkü o benim binam değil" diye..
Dünya mimarlarına bu gerçek anlatıldı mı acaba?.
Sanmam!..
***
Aydın, "İlerici"dir.. Bizim aydınlar hem de nasıl tutucu..
Surlar içinde, İstanbul'un dünyada benzeri olmayan tarihi silueti var.. Kimse ağzını açamaz..
Ama Haliç'in öte yakasına, çağdaş İstanbul silueti hem de nasıl yakışır.. Marmara'dan gelirken, Bizans ve Osmanlı siluetinin yanında, Cumhuriyet Mimarisini izlemek nasıl muhteşem olur, düşünmezler..
Düşünemezler..
Çünkü onlar başlarını göğe çevirmekten korkarlar..
Çünkü onlar hep yere bakmayı severler..
1900'ün belediye başkanı "Sergi bitince sökeceğim" sözü vererek, Fransız aydınlarını susturmuş ve Eyfel'i dikebilmişti.
2004 yılında, 100 sene sonra, 80 milyon dünya turisti Eyfel'in dibinde resim çektirdi!..
Bizde hâlâ 100 yıl evvelinin kafası.. Adı da "Aydın!.."
Sevsinler!..