Düşme eteklerime, dizlerime
sürünme
Ürperen yüreğimi sarmala
üşüyorum
Bir leylak ağacının altındaki
yollara,
Sarhoş bir gölge gibi düşüyor,
düşüyorum
Gel yaramı sar benim,
Kır saçlarımı okşa
Öyle yalnız, öyle boş kaldım ki
Şaşıyorum..
Yolumu göster bana,
damarlarıma güç ver,
Öp beni, okşa beni
Sılamdan gelen güneş
SILADAN gelen güneşe ağıtın bu kadar duygulusunu okudunuz mu?.. Gurbetteki yapayalnızlığın içinde, az önce sılayı ısıtan güneşe "Öp beni" diye yakarışın güzelliğine bakar mısınız?..
Fikriye Mütevellioğlu yazmış.. Boşuna hatırlamaya çalışmayın.. Antoloji falan da karıştırmayın.. Bu Mütevellioğlu'nun basılan ilk şiiri..
Kızı Gül Dönmez gönderdi bana..
Fikriye Hanım şu anda 85 yaşında.. Alzheimer hastası..
"Bazı sabahlar kalktığında 'Ben kimim' diye sorar bana" diyor, Gül.. "Sen şairsin anneciğim" diye yanıt verirmiş..
"İlk çocuğunun özürlü doğmasının verdiği acılar mı onu yazmaya itti, bilemem" diyor, kızı..
"Sılamın Havası" şiiri 1937'lerde falan yazılmış..
"Bugün evde açılan her çekmece ve dolaptan şiirler dökülüyor..
Binlerce şiir var bu evde" diyor..
Annesinin çay bahçesine gittiklerinde oradaki peçeteye bile şiirler yazmasını, geçenlerde Cumhuriyet'te okuduğu bir makale anlatmış bir nebze.. Feridun Andaç, Samuel Beckett'in bir sözünü nakletmiş, yazısında..
"Yayınlanmamış olmasının hiç önemi yok.. Bu iş soluk almak için yapılır.."
Yazarak soluk almak.. Doğrusu bu.. Yazmasam ölürüm biliyorum..
Fikriye Hanım da 50 yıl boyu soluk almak için yazmış olmalı..
Şimdi ilk defa yayınlanıyor şiiri.. Bu yazıyı okuyabilir mi?.. Ya da Gül ona okusa anlayabilir mi, bilmiyorum.. "Ben kimim" diye soran annesine Gül "Sen şairsin anne.. Bak şiirin yayınlandı" derse, hisseder mi?..
Bilmiyorum..
Feridun Andaç "Saklanabilecek sırları açığa çıkarma yoludur yazmak" demiş..
O zaman bu yazıyı Fikriye Mütevellioğlu'nun bir başka sırrı ile kapayalım..
Yaşlanmanın acımasızlığı böyle mi anlatılır..
İne çıka, düşe kalka yollar,
Tatlı hülya, boş kuruntu
Korkulu düş, gurbete yol, eve dönüş
Günler bölük bölük, yıllar katar katar
Ne bilet, ne kampana, ne geriye dönüş var,
Yıllar; tatlı, acı yağışların altında
Sessiz acımasız, akar, akar..