İkinci defa izledim Gelibolu'yu.. Her Türk en az bir kez izlemeli.. Milli Eğitim Bakanı olsam, izlemeyi zorunlu hale getirir, görmeyene diploma vermezdim.. O kadar önemli..
Hatırlarsınız.. Gelibolu'yu ilk kez gezip döndüğümde "Burayı her Türk muhakkak görmeli.. Okumakla, dinlemekle olmuyor.. Buradaki hava başka kokuyor. Burada hissettiklerinizi size başka hiçbir şey veremez" demiş, gene ayni tavsiyede bulunmuştum.. "Gelibolu yarımadasını gezmek, okullar müfredat programına konmalı, her öğrenci Gelibolu'yu mutlak görmeli.."
Şimdi ikilendi..
Bu filmi görmeli, Gelibolu'yu gezmelisiniz..
O zaman anlayacaksınız pek çok şeyi.. Daha doğrusu, anlamayacak, hissedeceksiniz.. Beş duyunuzun beşi ile de hissedeceksiniz..
..Ve bir parantez.. Dolmabahçe'deki Cinebonus sinemaları, İstanbul okullarının filmi görmesi için özel bir program yaptı. Muzo ve Burak dostlarım, bütün okullara yazıp, davet çıkardılar..
***
İkinci kez izlerken, bazı ayrıntılar dikkatimi çekti..
Yıl 1914.. Fotoğraflar var. Aile fotoğrafları.. Kadınların başı açık.. Sıkma başı geçin, baş örtüsü bile yok.. Dikkat buyurun laik cumhuriyet değil, şeriatçı Osmanlı zamanı..
***
"Gördüğüm en savaş aleyhtarı film" demiştim.. Öyle.. Birincisi.. Savaşı, siperlerde yaşayanlar anlatıyor, bu defa.. Günlükleri, anneleri, babaları, ablaları, yavuklularına yazdıkları mektupları ile.. Dehşeti daha iyi fark ediyorsunuz o zaman..
On binlerce insan ölüyor.. Kesin rakam yok.. Ama 150 binden az değil.. 250 bin de olabilir..
Niye?.. İngiliz Savaş Bakanlığı "Hadi" diyor, ondan.. Kolayca geçeceklerini sandıkları için. Geçemiyorlar.. "Hadi çekilelim o zaman" diyorlar.. Çekiliyorlar, arkalarında yüz binlerce mezarı bırakarak.. Sonra Almanya teslim oldu diye, savaş bitiyor.. Ayni gemiler, Ankara vapurunun turistik seferi gibi nazlı nazlı çekip Çanakkale Boğazı'ndan İstanbul Boğazı'na demir atıyorlar.
O zaman bunca insan niçin öldü, bunca acılar niçin yaşandı diye sormaz mısınız?. "Bu savaş ne aptal iştir" demez misiniz?..
***
2000 Oyunları sırasında Sydney'de idim. 20 gün kaldım. Pek çok Avustralyalı ile konuştum.. "Ne işiniz vardı" diye sordum.. "Ne işiniz vardı Çanakkale'de.. Geldiniz.. Binlerce öldürdünüz.. Binlerce öldünüz.. Şimdi de her yıl, binlerce gelip Gelibolu'yu haç yeri gibi ziyaret ediyorsunuz.." Hepsi ayni şeyi söyledi..
"Gelibolu bizi millet yaptı!.."
Avustralya.. Dünyanın öbür ucu.. Hele o günün taşıma olanakları ile, bir giden bir daha dönmez, Allah'ın unuttuğu yer..
Zaten İngiliz Kraliçesi, hapishanelerde yer kalmayınca, en azılı katiller, en doymaz fahişeleri gemilere yükleyip Kaptan Cook'a emir vermiş.. "Bunları öyle bir yere götür at ki, geri dönemesinler.." İşte orası Avustralya.. 102 milletten, vatanları, ocakları, aileleri ile bağını koparıp gelmiş insanlar.. Bir karambol güruh..
Bu güruhu bir bayrak, bir ülkü, bir ülke etrafında toplayan olay Gelibolu.. Türkleri bu yüzden çok seviyor ve sayıyorlar..
"Sizinle amansızca savaştık, ama sayenizde millet olduk" diyorlar..
Onların hesabınca, boşa akmamış kanlar..
Ya bizim hesabımızca.. Bizde de durum farklı mı?..
Anadolu mozaiği, Kürdü, Ermenisi, Rumu, Çerkesi, Yörüğü daha neler neleri ile Türk milleti olmadık mı Çanakkale'de..
..Ve asıl önemlisi.. Gelibolu filminin parlak yönetmeni, Tolga Örnek altını çiziyor..
Mustafa Kemal, Çanakkale'de doğmadı mı?.
Mustafa Kemal adı, Çanakkale'de efsaneleşmese, Kurtuluş Savaşı'nın lideri olabilir miydi?. Peşinden ona inanmış bir milleti sürükleyebilir miydi?. Çanakkale inancı olmasaydı o millette, Kurtuluş Savaşı kazanılabilir miydi?.
Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı yer değil miydi?.
Böyle bakınca..
Ne onlar..
Ne biz..
Kimse boşuna ölmemiş!..