"Saint Joseph Sosyal Tesisleri Moda'da yarım bir çıkmaz sokak içindedir. Yani sadece kendi kendini görür. İlk kat, restoran ve havuz. Asma katta ise bar var. Kuzeyi doğal olarak kapalı, güney teras. Burayı kışın maçları izleyebilme adına kapattık Kimsenin manzarasını bozmadık. İlave yükseklik de getirmedik" diyor, Kemal Belgin yolladığı mektupta..
Belediye buraya göz dikmiş.. İlle de yıkılacak..
Bir "Yıkım" kampanyası başlattı Belediye.. Ritz Bahçesi'ndeki harika camekanlar yerle bir edilirken içim kan ağladı.. Manzara kapama yok. Kamu arazisi işgal etmek yok. Yazın masa koyduğu kendi bahçesini kış bahçesi yapmış, camlarla.. Yaşam ve güzellikler mevsimsiz olsun diye.. Paris gibi, Viyana gibi.. Güzellikten anlayan her kent gibi.. Üstelik mahkemenin durdurma kararı varken, işgal kuvvetlerinin tankları gibi daldılar o güzelliklere..
İzin yokmuş.. Yoksa, yıkma.. Ver.. Orası o izne layık çünkü..
Kaldı ki.. İstanbul'da izinsiz yapılar yıkılacaksa, en güzellerinden mi başlanır?.. En zararsız, hatta en yararlı olanlarından mı?..
Saint Joseph'in sosyal tesislerine göz diken baltaya soralım bakalım..
Deniz doldurularak kazanılan arazi yasal olarak kimindir?..
Devletin.. Yani kamunun.. Peki Caddebostan Migros nerde duruyor?..
Peki Fenerbahçe sosyal tesislerinin ne kadar doldurulan denizde.. Ve de tesis binası, proje kadar mı yüksek, proje kadar mı geniş.. Fazlalık hiç mi yok?..
"Gece kondu" dediğim Fener Stadı da ayrı.. İstanbul Anakent Belediye Başkanı, tüm danışmanları, Kadıköy Belediye Başkanı, İstanbul İmar Müdürü, yanlarına kural kitabını da alıp, benimle bu stadı incelemeye gelmeye cesaret edebilirler mi?. Kanıtlarsam, yasadışı olduğunu, yıkmaya güçleri yeter mi?.
Marmara Yelken Kulübü'nü içinde tekneler varken darmadağın eden güç, Fenerbahçe deyince neden "Tısss!.."
Saint Joseph'in beş metre kare kapalı alanına göz dikenler, Koç'un Migros'unu nasıl yasal buluyorlar mesela?..
İstanbul'da kaç yüz bin kaçak yapı var, yetkililer sorumlular, açıklar mısınız?..
Kaçak yapılar yıkılacaksa, hiç kimseye zarar vermeyen, bu kente güzellikler eklemek dışında işlevi olmayan, manzara, görünüm bozmayan, ilave yükseklik getirmeyen, kamunun arazisini işgal etmeyenlerden mi başlanır?.. Bunun mantığı var mı?..
Yoksa bir kıskançlık, bir intikam, bir çağ dışı kalmış solculuk anlayışı ile "Yıkın.. Yıkın.." histeryasına mı kapılmak mıdır, yapılan iş..