CNN Türk'ü kutlamam gerek.. Gerçekten başarılı ve de yararlı bir gazetecilik yaptılar perşembe gecesi.. Futbol terörü üzerine bugüne dek ekranda izlediğim en çarpıcı programdı.
Birinci bölümde, futbol terörünün insanın kanını donduran görüntüleri sergilendi. Ülkemizde holiganizmin ulaştığı çok tehlikeli boyutları nerdeyse tüm çıplaklığı ile izledik. Sunucular bir tek konuda açıklama yapmadılar.. 20012002 sezonuna ait olduğunu söyledikleri bu görüntüleri yayınlamak için neden iki sene beklemişlerdi?..
İkinci bölümde, bu görüntüleri de içeren tartışma yapıldı. İstanbul Valisi Muammer Güler, Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Mehmet Yılmaz, Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Başkanı Onur Belge, CNN'cilerle birlikte konuşmacılar arasında idiler. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım yoktu. Açıklama yapılmadı. Çağrılmamış mıydı, yoksa gelmemiş miydi?.
Ben ikincinin olduğunu tahmin ediyorum. Çünkü dehşet görüntülerinin büyük bir bölümü Fenerbahçeli çeteler üzerineydi ve bu görüntülerin bir yerinde, stada maç gecesi ertesi gün sahaya atılmak üzere, hem de polislerin gözü önünde o rezil maddeleri yığan çetenin lideri, hem de birkaç defa, bu işleri "Başkan"ın emri ile yaptığını, durmadan "Başkan"dan fırça yediğini söylüyordu. Bu Başkan yoksa o gece CNN'e gelmeye cesaret edemeyen Aziz Yıldırım mı idi?.
Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın gecenin starı idi. Kulüp yönetimindeki başarısızlığını defalarca ifade ettiğimiz başkan, iş sportmenliğe gelince, nasıl mükemmel olduğunu bir kez daha gösterdi. Analizleri de, önerileri de mükemmeldi.
Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, CNN'cilerin tüm ısrarına rağmen geçmişin sorgulanmasını istemedi. Geleceğe dönük önleyici konuların tartışılmasını istedi. Geçmişteki sorumluluğunu kabul ettiğini gösterdi. Gelecek konusundaki iyi niyetini de biz kabul etmek isteriz.
İstanbul Valisi Muammer Güler, her şeyin farkında olduğunu kanıtladı. Yapılması gerekenleri de, eksikleri de biliyordu. Tüm önerileri yerindeydi. Vali Güler ile, İstanbul'da futbol terörünün sona erebileceğini düşünüyoruz şimdi.
Gazeteci Mehmet Yılmaz gecenin en iyi analizlerini yaptı. Sakin ve soğukkanlı idi. Olayları iyi tahlil etmişti. Önerileri soruna cuk oturuyordu. Mehmet Yılmaz meslekdaşımızla gurur duyduk.
TSYD Başkanı Onur Belge'de hayal kırıklığına uğradığımı belirtmek isterim. Başkanımız, çok daha derin, çok daha etkili, çok daha çözümcü olmalıydı. Oysa tribünlerin halini anlatırken, spor yazarının sorunlarını dahi sunamadı. Nedense çok tutuktu.
CNN Türk Genel Yayın Müdürü Ferhat Boratav, can alıcı noktaları gündeme getirip soruya dönüştürerek, sorunun kaynağına inmeye çabaladı ama, bu soruların yanıtları kulüp başkanlarının işine gelmediği için örtbas edildi.
Ferhat "Basın olarak biz de hatalıyız" derken, Türk spor medyasının "İstanbul'da Ölüm"e kadar temel sorunları telaffuz bile etmediğine değindi. Örneğin merdivenlerin boş olmamasının, bedava numarasız bilet dağıtılmasının holiganizmi teşvikteki önemli yerinin son günlere dek medyada dile getirilmediğinin altını çizdi. Haklıydı.
Bunlar bizim yıllardan beri ısrarla yazdığımız şeylerdi, ama hep tek başımıza kalıyorduk. Tek kişilik savaşımıza kimse, "Ölüm Günü"ne dek katılmadı. Tek başımıza medya değildik.. Ferhat haklıydı.
Futbol Federasyonu'nun açıkladığı önlem paketi, madde madde bizim yıllardır yazdıklarımızın sıralanmasıydı. Doğrusu ya, oturuma katılanlardan birinin, bir tek tanesinin "Hıncal Uluç bunların hepsini madde madde 1986'dan beri ısrarla yazıyor" demesini de bekledik. Evet aynen öyle.. Taa 1986'dan beri ısrarla yazdık..
***
Bu yazı aslında cumartesi sabahı yayınlanacaktı. Allah eksikliğini göstermesin, reklamlar yığılınca kaldı.
Hafta sonu maçlarını izlerken, polisin görev konusunda hâlâ tutuk davrandığı izlenimi uyandı bende.. Tribünde şiddet iki işaretle başlıyor.. Zorla ayağa kaldırmalar ve toplu küfürler..
Özellikle Saracoğlu Stadı'ndaki eylemler sırasında, İstanbul Valisi Muammer Güler de, protokol tribününde idi ve Fenerbahçe Başkanı ile yan yana oturuyordu. Olayları birlikte izlemekle yetindiler.
Şimdi kimse bana "Bu küfürleri önlemeye polisin gücü yetmez" demesin. Küfür ettiren belli.. Orada ayakta duruyor ve işaret ediyor. Maçtan önce, stadda görevli Emniyet Müdürü, bunları toplasa ve
"Stadı ayağa kaldırma çağrılarından ve toplu küfürlerden sizi sorumlu tutarım, derhal alırım" dese ve de alsa..
Mesele gelip "Devlet mi güçlü bu küçük çeteler mi" sorusuna düğümleniyor ve görüyoruz ki, şartlar ne olursa olsun, bu çeteler devleti her maçta yeniyorlar.. Hem de milyonların gözü önünde..
O zaman bir hafta boyu, gazete sütunlarında, televizyonlarda edilen laflar nereye gidiyor?.
Devlet artık stadlara gelmeli .. Başkanların yanında, protokol tribününde sessiz ve müdahalesiz oturmaya değil.. Tribünlere.. Çeteleri dağıtmaya..