Timing, yani zamanlamayı bir deyim olarak ilk basketbolda duydum, 1957 yılında, Yeni Gün'de basketbol yazarak, spor yazarlığına başladığımda.. Sonra bunun bir spor, çok daha ötesinde bir "Yaşam" deyimi olduğunu fark ettim..
Zamanlama.. Doğru olan şeyi doğru zamanda yapmak..
Sporda başarı bir an meselesidir.. Herkes topa doğru vurmayı öğrenebilir.. Mahalle aralarına bakın, ne şutlar göreceksiniz..
Hagi'yi Hagi yapan, doğru şut şeklini, doğru zamanda seçmeyi bilmesidir.. Vole mi atacaksın, plase mi?.. Anında mı vuracaksın, düzeltip, hatta bir çalım atıp mı?.. Yoksa şut yerine pası mı tercih edeceksin?.. Kime?.. Hangi yolla, nasıl?..
Karar.. Tamam.. Ama anında veremiyorsan kararı ve tam zamanında doğru hareketi yapmıyorsan, geçmiş ola.. Rakip boş durup seni beklemiyor ki?.. Önlem alıyor..
Zamanlama.. Her şeyin başı bu.. Şimdi aslında basketbolden doğmuş bu terimi, bu ülkenin en önde gelen iki basketbol beyni, Ünal Özüak ve Bilgin Gökberk biliyorlar mı?.. Şüphedeyim..
Neden?..
Bilgin hatta canlı yayında eleştirimi saptırdı.. Ben ona "Basketbol yaz" diyormuşum.. Ne haddime.. Herkes köşesinde özgürdür.. Ne isterse yazar.. Ne isterse.. Ama köşesinde..
Bir basketbol maçının eleştirisi, yorumu için ayrılmış, o maçın ardından yazılan yazıda ise, önce o maç yazılır..
Ben Bilgin'e "Basketbol yaz" demedim. "Maç yazısında maçı yaz" dedim.. Ünal'a da ayni şeyi söylüyorum..
Maç yazısında maç yazılır.. Ondan öte genel laflarını bir başka gün köşende edersin.
Maç bitiyor. Ertesi gün açıyorum Sabah'ı, Milliyet'i, ara ki maçı bul.. O maçtan saatler önce, ya da beş gün sonra yazılabilecek yazılar..
Takım sahaya nasıl çıkmış, ne oyunlar denemiş, neler başarılı, neler başarısız olmuş, takım nasıl oynamış, ya da nasıl oynamalı.. Rakip neymiş, ne yapmış?.. Ara ki bulasın..
Bilgin mizah yapıyor, Ünal felsefe.. Peki maç nerede?.. Ben editör olsam bu yazıları koymam.. Derdim, demek istediğim bu..
***
Ankara Avrupa şampiyonası öncesi Esat (Yılmaer), Ünal, ben altı ay 4x10 diye program yaptık.. Altı ay, Ünal'la ben, milli takımın başına Tanjeviç'in getirilmesi gerektiğini anlattık. O zaman değil, ama şimdi getirdiler.
Ünal diyor ki.. "İş işten geçti.. (Zamanlama!..)" Başladı vurmaya.. Hazırlık maçlarında gençleri oynatıyor diye vurdu..
"Hazırlık maçlarında da gençleri denemezse bunlar nasıl milli takıma hazırlanacak.. 12 dev adam sonsuza dek kalamaz ya" dedik..
Resmi maçlar başladı.. Hido, Memo, İbo ilk beşte yer alınca Ünal bu defa dalga geçti.
"Nerede gençler?.. Nerede gençlere yer veren cesur Bogdan'a methiye düzenler.. Bırakın bu romantik gençleştirme kandırmacalarına alkış tutmaları.."
Vallahi biz buradayız Ünal..
Hoca tabii hazırlık maçında her umudu dener, ama resmi maçta en hazır olanı oynatır.. Akıl, mantık bu değil mi?.
Cenk kim?.. Fatih kim?.. Serkan kim?.. 5 kişilik takıma, takır takır oynayan üç genç kazandırmışsan eğer.. Geçen yıl kendi kulüplerinde oynamayıp kulübede oturan üç genci, milli takım 12'si içine yerleştirmişsen, alkışlanırsın..
Temelde Bogdan hem de nasıl haklı.. Hem de nasıl başarılı..
Maçları mı nasıl yönetiyor?.. Koçluğu nasıl mı?..
Bizim basketbol beyinlerimiz henüz maç eleştirisi yazma fırsatı bulmadılar ki, oturup tartışalım!..