İki Hisar gecesi daha yaşadım.. Birinde Cem Yılmaz vardı..
Breh..
Uzun zaman oldu, Cem'e gitmeyeli.. Olmaz böyle şey.. Nerelere gelmiş bu arada.. Bakın, Las Vegas, Reno, Lake Tahoe'da, yani dünyanın en ünlü gazinolarında dünyanın en büyük komedyenlerinin şovlarını izlemiş biri olarak söylüyorum.. Cem dünya çapında olmuş.. Müthiş, ama müthiş yeteneğini, nasıl geliştirmiş, nasıl sahneye koymuş..
Ne anlattığı önemli değil, gerçekten.. Sizi güldüren, öldüren şey, nasıl anlattığı.. Müthiş bir kondüsyon, müthiş bir konuşma temposu.. Tonlamalar, jestler, mimikler.. Resmen, ama resmen gurur duydum Cem'le..
İkincisinde Ebru Gündeş vardı.. "40 yaşında Alaturkaya döneceğim" dedi, gecenin tek alaturka şarkısını söylerken.. Bu demek ki ben de Ebru'ya bir daha 10 yıl sonra gideceğim..
Ebru, Türk müziğinin en genç, en yetenekli yorumcularındandı. Dinlemeye doyamazdım.. Felaket giyimini eleştirirdim sadece..
Şimdi harika giyiniyor, ama müzik türü değişmiş.. Hint-Arap diskosu karışımı bir gürültü söylüyor.. Başta Deniz Akkaya, herkes her şarkısını ezber bilip katıldığına göre, geri kalan ben olmalıyım. Ama kalmakta devam edeceğim. Bu gürültü benim müziğim değil. Dahası.. Söylemeye söylemeye alaturkayı unutmuş Ebru.. Rindlerin Akşamı'nın (Dönülmez akşamın ufkundayız) dinlediğim en kötü yorumlarından biriydi, buna rağmen Hisar o gece en uzun bu şarkıyı alkışladı, neden acaba?..
Yapmayın.. Alaturkayı, bu ülke insanının gerçek müziğini bu kadar dışlamayın, unutmayın, unutturmayın..
İyi bir alaturka dinlemek için nereye gitmemiz gerekiyor, söyler misiniz?..