Salı akşamüzeri Çeşme'den döndüm.. Uçakla.. Saat sekize doğru yatağa şöyle bir uzandım.. Yarım saat kadar dinlenip, bir şeyler yemek için Ertekin'e gideceğim.. Güya.. Gözümü açtığımda, saat gene sekizdi.. Sabahın sekizi.. 12 saat kesiksiz uyumuşum ki, benim hayatımda enderdir, 8 saatten fazla uyku.. Anlayın Çeşme beni ne kadar yormuş..
Tatil aslında yorulmaktır. Ne kadar yorulursanız, o kadar iyi dinlenirsiniz..
Dinlenmesi gereken şey, vücut değil, kafadır çünkü.. Vücut ne kadar yorgun olursa olsun, metabolizma 8 saatlik bir uyku ile kendini toparlar. Kafanın dinlenmesi için oysa, mümkün olduğu kadar uzun boşalması gerekir. Sevgili Ağabeyim Öcal ile, sevgili dostum Sami Türkay'a bırakmıştım tüm programı yapmayı.. Kafamı boşaltmayı başarırken, hayli de yordular.. Bu enfes Çeşme tatilini de anlatacağım size tabii.. Ama önce, bir hafta önceden kalan Antalya maceralarımı bitirmem gerek..
Su Otel'de sabah, Türk hamamı ile başladı.. Su Otel bir spa bir yanda da.. Minik, şirin bir göbek taşına uzandık.. Yılmaz kesesi ile geldi.. İlk defa Sıvaslı olmayan bir keseci çıktı karşıma.. "Ama yakınız ağbi" dedi.. Kırşehirli imiş.. Dahası 7 Eylül Üniversitesi Amerikan Dili ve Edebiyatı öğrencisi.. Bre aman.. Dünyayı arasan böyle bir tellak daha var mı?.. "Ben aslında diplomalı masörüm" dedi..
"Türk hamamında kese ayni zamanda masajdır. Kendimizi burada bulduk.."
Mis gibi çıktık, Türk hamamından.. Tatil 1.5 gün ya.. Yoğun program uyguluyoruz.. Bali usulü bir yosun banyosu.. Ardından Bali masajı.. Bu masajı aslında geçen yıl Hillside Fethiye'de yaptıracaktık. Feride beni öyle tavlamıştı. Ama o sıralar Uzakdoğu'yu saran SARS hastalığı yüzünden pek çok vize iptal edilince masözler gelememişti.. Asih, minik ve tipik bir Uzakdoğulu.. Ama elleri nasıl becerikli.. Bittiği zaman "Olmaz böyle şey" dedim kendi kendime.. Ve yanıldığımı ertesi sabah anladım.. Olurdu böyle şey.. Hatta daha harikası olurdu.. Bu defa Bali masajını dört el yaptı ayni anda.. Soli ve Warni'nin elleri.. Adı Dört El Mucizesi.. Gerçekten mucize.. Daha evvel de yazdım, gene yazıyorum.. Bu ülkenin zenginleri, para harcamayı bilmiyorlar.. Bilmiyorsan eğer, zenginliğin ne işe yarar?.. Buraya gelmek, iki gün geçirmek, üstelik verimi nasıl artırır, harcananı nasıl geri öder, onu bir bilseler..
Öğleden sonra Dilek, yüzümü ele aldı.. İki saate yakın uğraştı.. Vallahi abartmıyorum.. Aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım.. "Bu genç adam ben miyim" dedim.. Hemen de sordum.. "İstanbul'da kim yapıyor bu işi.."
"Benim gibi yapan yok" dedi, çok mütevazi.. Olsa duyardım zaten..
Akşamüzeri, unutulmaz Beach Park Gezisi başladı.. Beach Park.. Hakkında kitap yazılır.. Onu da anlatacağım.. Salıya.. Sıra ile.. Yavaş yavaş.. Tadını vererek..