Monaco'da o ünlü Sporting Club'ün Yıldızlar Salonu'ndayız.. Burayı yıllar önce Galatasaray sayesinde tanımıştım. Daha doğrusu Özhan Canaydın'dı tanıtan. Yönetimde bile değildi o zaman.. Ama maçtan bir gece önce öyle bir davet vermişti ki, Monaco'nun en ünlü salonunda, en ünlü Monacolulara.. Monaco'nun gördüğü en muhteşem resepsiyonlardan biriydi.. Türkiye'den gelen özel uçak Türk yemek ve şeflerini taşırken, öte yanda Monaco'nun en ünlü şefleri Fransız mutfağı hazırlamışlardı.. Dünyanın en güzel iki mutfağı yan yana bir dillere destan açık büfe.. Düşünebiliyor musunuz?. Monaco'yu o gece orda yenmiştik ilk.. Ertesi gün sahada yenmeden önce..
Yanaklarından öpmüştüm Özhan'ı.. "Seninle gurur duyuyorum" diye.. Nereden nereye.. Salonunun kapısından girerken gayri ihtiyari hatırladım.
..Ve bu defa da Süleyman Orakçıoğlu'nu öptüm yanaklarından, "Seninle gurur duyuyorum" diye..
Süleyman 1986'da Elazığ'dan İstanbul'a göçmüş. Cebindeki o zamanki değeri 2 bin dolar olan para ile ilk şirketini kurmuş.. Aklında Anadolu erkeğini, küresel standartlarda giydirmek.. Başlangıca bakın.. Hedefe bakın..
Ve 18 yıl sonra, dünyanın 4 bin bilmem kaç girişimcisi arasından seçilen 31 kişiden biri.. Türkiye'yi temsil ediyor.
Dünyaca ünlü Ernst&Young 18 yıldan beri "Yılın Girişimcisi"ni seçiyor.. Dell Computer, Amazon.com, Starbucks, Time Warner, Microsoft, daha önceki yıllarda kazananlar arasında..
2 bin dolarla kurduğu şirketi, bugün 18 ülkede 60 mağazası ile yılda 30 milyon dolar kazanır duruma gelen Süleyman Orakçıoğlu işte böyle bir gecenin adamı.. Damat Tween markaları ile tanıyor Türkiye ve dünya, Orakçıoğlu'nun Orka'sını..
Onu buraya getiren, çıtayı çok yukarılara koyması..
Onu buraya getiren delice cesareti.. Onu buraya getiren, farklı olmak, farklılıklar yaratmak için, hayal gücünü ve yüreğini sonuna dek zorlayarak herkesin "Çılgınlık" dediklerini yapması..
Türkiye bu yarışmaya ilk kez katılıyor.. Gala yemeğinde yanımda oturan Süleyman "Hıncal Ağabey ilk olmanın acemiliklerini yaşadık. Seneye buraya kim gelirse bizden onun yanında olacağım menecer gibi.. Her şeyi anlatacak, her taktiği vereceğim" dedi..
Jüri günlerce süren toplantıdan sonra, Filipinler temsilcisini seçti, 2004'ün girişimcisi olarak.. Büyük ödülün sonunda bir Fast Food'çuya gitmesine şaşırmadım değil. Ama bir yerel şirketin uluslararası dev Mc Donald's'ı yöresinde ezip geçmesi, jüriyi fazla etkilemiş olmalıydı..
Büyük hedeflerin adamı Süleyman Orakçıoğlu'nu bir kez daha kutladık, Ali Atıf Bir Hoca ile ve "Hadi bize müsaade" dedik.. Geri kalanlar gazinoları ve casinoları ile bir Monaco gecesinde sabahlamaya hazırlanırken, biz otelin yolunu tuttuk, hoca ile..
Rahmetli babam "İnsan üç yerde belli olur" derdi.. "İçki masasında, kumar masasında ve seyahatte.."
Bende içki ve kumar yok.. İnsanları ancak seyahatte tanıyabiliyorum.. Yazılarını gerçekten merak ve keyifle okuduğum Atıf Hoca'yı bu gezide yakından tanıma fırsatı buldum.. Birlikte dünyanın öbür ucuna gideceğiniz bir yoldaş.. Nasıl kafa dengi.. Nasıl bir kafa adamı.. Bilgi var, kültür var, şakadan anlama var, şakanın en güzelini yapma var..
Otele dönerken Monaco'nun yığınla sokağından geçiyoruz.. Etraf nasıl temiz, nasıl bakımlı, nasıl özenli..
Kulağımızda bize yöreyi gezdiren mihmandarımız Gabriela'nın sözleri.. "Sadece bakımlı değil, ayni zamanda en güvenli.. Monaco dünyanın en güvenli kentidir.. Dünyanın en ünlüleri, en zenginlerini ağırlamak kolay mı?.. Öyle bir sistem kurulmuştur ki burda, sinek bile kontrolsuz uçamaz.."
Dünyanın en güvenli kentinde yatağa girdiğimizde saat bire yaklaşıyordu.. Deprem gibi bir sarsıntı ve gürültü ile fırladığımızda da, iki falan..
Hani bu dizinin baş tarafında uzun uzun anlatmıştım ya, her şeyi ters giden yolculuğu.. Ona noktayı bu tersliğe yakışır koymuşuz meğer.. Otel kapısının hemen karşısında stadyum var, bizden 50 metre ötede.. Oraya bomba koymuş birileri.. Monaco tarihinin ilk terör ve ilk bomba olayı..
O da bize rastladı iyi mi?..