Medyamıza bakıyorum.. Gene bir "Vurun kahpeye" histerisi.. Kahpe kim?.. Yargısız infaz yapılmış bile.. Müteahhit..
Her defasında böyle oluyor.. "Katil Müteahhit" popülizmi içine girince iş bitiyor.. Yani yeni bir bina çökmesine kadar bitiyor.. Sonra gene ayni terane..
"Vurun kahpeye.."
"Vurun" diyor da peşini takip ediyor mu?..
Hayır..
Onu Başbakan diyor..
"Bu yasalar böyle olduğu, suçlular cezasız kaldığı sürece, daha çok bina çöker.."
İşte ülkenin en büyük sorunu bu..
Yapanın yanında kkalması..
Trafik bu yüzden katliam boyutlarında değil mi?.. Kurban Bayramı'nda Konya'daki binanın altında kalanlardan fazlası yollarda kalmadı mı?.
Her bayram bu ülkede adeta nüfus planlaması yapılıyor..
Peki ne yapıyor medya, 40 yıldır?..
Her bayram ayni haberler. Her bayram ayni timsah gözyaşları.. Ertesi gün unutma.. Yeni bayrama, yeni katliama kadar..
Sizin bizim medyanın ülkenin önemli konularında el ele verip sonuna dek savaştığına şahit oldunuz mu?..
Birbirinin başını yemek, rakip gazeteyi yok etmek dışında savaştığına şahit oldunuz mu?..
Konya'da çöken binanın baş sorumlusunun "Medya" olabileceği hiç aklınıza geldi mi?..
Müeahhite yönelik, klasik, ezberlenmiş, her felakette tekrar edile gelen "Yargısız infaz" kararlarının aslında suçu üzerinden atmak, vicdanını kurtarmak için yoğunlaştığı hiç aklınıza geldi mi?..
Suçlu Müteahhit.. Tamam..
Vurun kahpeye..
Vuralım..
Peki tek kahpe müteahhit mi?..
Günlerdir bilenlere soruyorum..
Böyle bir bina nasıl yapılır?..
Proje çizilir.. Bu projenin onaylanması gerek..
Onaylama makamı.. Belediyeler..
Sonra binanın statik hesapları yapılır.. Binanın ayakta kalmasını sağlayan bu hesaplardır..
Hesabı yapanın yanlışı binanın çökmesine sebep olur. Bir yanlış yüzünden onlarca insan ölmeli mi?.. Olmaz..
Yasa buna önlem getirmiş.. Bu hesaplar mühendis odalarının incelemesine sunulur. Kontrol ederler ve doğru olduğuna karar verirlerse, onay verirler.
Uygulamaya geçilir..
Burada iki tehlike var.. Müteahhitin çalmasından doğan çürüklükler binanın çökmesine sebep olabilir, bir.. İşçilik yanlışları, malzeme doğru da olsa çökmeye sebep olabilir iki..
Peki müteahhit hırsız, ya da taşeron, yani inşaatı bizzat yapan, ucuz işçi çalıştırma peşindeyse, gene onlarca kişi ölmeli mi?..
Öyle herkesin hırsız olduğu paranoyasına kapılmanın da gereği yok.. Böyle dev binalarda kasıt dışı inşaat hataları da olabilir.. İlle bina çökmeli, insanlar ölmeli mi?.
Hayır.. Kanun koyucu bunun da önlemini almış..
Hem de katmerli almış..
Demirler çatıldı mı?.. Belediyenin adamı gelecek.. Bakacak vize kağıdını imzalayacak..
"Birinci katın demir işlerini gördüm. Tamamdır."
Demir işi sadece yeterli demir kullanılması değil.. Yeterli demir, yapılan hesapla ortaya çıkanın iki misli, yasal olarak.. Yani projedeki demirin yarısını çalsalar bile bina çökmesin diye önlem alınmış. .. Hesap öyle geniş ve garantili tutulmuş.. Ama mesele sırf demirden çalınıp çalınmadığı değil.. Demirler birbirine uygun bağlanmış mı?.. İnşaat civarında dolaşmışsanız hatırlarsınız.. Demirlerin uçları bükülmüştür. Demirin ucu boşta ise, projenin on misli demir kullanın on para etmez.. Boş.. Demirlerin ucu birbirine kenetlenmemişse bina kağıt gibi çöker..
Belediyenin adamı hem kullanılan demirleri inceler.. Hem de bağlantıların doğru yapıldığına bakar. Vize kağıdına imzayı atar. Ancak ondan sonra beton dökülür ve birinci katın kolonları ve tavanının beton işleri biter.
İkinci katın demir işleri başlar.. Bittiğinde gene belediyenin adamı gelir.. Gene kontrol eder. Gene tamamsa vize eder.. Beton dökülür.. Üçüncü kata geçilir.. Sonrası ayni..
Yani çıkılan her katın demir ve betonunu belediyenin görüp, beğenip onaylaması gerekir ki, bir üst kata çıkılsın..
Tamam mı?.. Hayır..
Konu insan canı olunca bir kontrol yetmez..
Kanun koyucu, bir de yasal kontrol kurumu getirmiştir. İnşaatın her aşamasını, bir başka mühendislik firması adım adım denetler ve onaylar. Bu onay olmadan inşaat devam edemez. Fenni mesul, kontrol mühendisliği kurumu budur.
Tamam mı?..
Hayır.. "Bina bitti" dendiği anda belediye, yeniden ve tepeden tırnağa inceler. Herşeyi kontrol eder. Hata var mı?.. Eksik gedik var mı?.. Tüm bu denetimden geçerse, binaya "İskan" izni verilir.. Yani "Bu binada insan yaşayabilir" denir..
Şimdi soruyorum size, bu tablo içinde içinde müteahhitin yeri yüzde kaç?
Bu 11 katlı binanın projesinin altında kimin imzası var?.. Kim onaylamış?..
Statik hesaplarının altında kimin imzası var?.. Kim onaylamış?.
Her katta vize veren belediye görevlisi kim?.. Kimler?..
Fenni mesul olarak inşaatı denetleyen ve onaylayan kim?.
En sonda iskan izni verenler kimler?.
Medya bunları teker teker arayıp sormadan, nasıl oluyor da bir tek müteahhiti hedef gösterip linç ediyor?.
***
Bu işleri yapanlara sordum..
Onay işlerinin hepsi nerdeyse palavra..
Parayı veren, işini bilen projeyi geçiriyor. Hesapların kontrolü diye bir şey yok. Parayı bastırıp onayı anında alıyorsunuz.
Fenni mesuliyet tam palavra.. Eş dost (Son olayda akraba.. Ayni soyadlı) fenni sorumlu oluyor, inşaat alanını bile görmeden onay veriyor..
Belediye vizesi daha da palavra.. Ya da bir rüşvet bahanesi o kadar.. Ver parayı al imzayı..
Efendim konu insan canı imiş?..
Boş ver..
Peki meslek kurumları..
Bu işin başındakiler, kontrol sorumluları hep meslekten değil mi?..
Mimar ve mühendis odaları bu çözülme, bu yozlaşma ile uğraşmazlar mı?..
Hayır..
Bizde meslek odaları meslek kuruluşu olmaktan çoktan çıktılar.. Onlar artık siyasetle, sağla, solla, ülkeyi kurtarmakla meşguller.. Zümrüt Apartmanı gibi küçük işlere tenezzül ederler mi?.
***
Bakın daha binada oturanların sorumluluğuna gelmedim..
Bina çökme sinyalleri verirken "Komşu çivi çakıyor.. Komşu kalorifere vuruyor" diye ciddiye almayanlar, ciddiye alanlarla dalga geçenler, yaşadıkları binanın tabanına artezyen açılıp, temel yapısının değiştirilmesine "Ucuz su" diye ses çıkarmayanlardan söz etmedim..
Daha da derinlere inmedim.. "Yüksek binalarda betonarmeden vazgeçmeli.. Amerika'da olduğu gibi çelik üzerine tekniklere geçilme kararı niye verilmiyor?" demedim.. "Konya gibi çok uygun arazilerde dikey inşaatlara niye izin verilir. Niye yatay yapılanma tercih edilmez?" tartışmasına da girmedim..
Onları da ele aldım mı, "Vurun kahpeye" dediğimizde ortada vuracak el bulamayız..
***
Türkiye'nin sorunlarının bir numaralı sorumlusu Türk medyasıdır. Sorunların üzerine, çözüm bulana kadar gitmeyen Türk medyası.. Unutkan, aldırışsız, boş vermiş Türk medyası.. Birbirini boğmak için Allah'ın günü hatta muhbir vatandaşlık yaparken, Türk insanın sorunlarını çözmek için birleşmeyen Türk medyası..
Diyarbakır.. İstanbul.. Konya..
Bu kadar kısa zaman içinde Türkiye'nin birbirinden çok uzak üç bölgesinde üç bina çöktü..
İlk ikisini hatırlıyor musunuz?.. Nerden hatırlayacaksınız.. Medya unuttu bile..
Konya, Zümrüt Apartmanı da unutulacak..
Türk medyasının bir numaralı özelliği unutmaktır çünkü..
Derde deva olmak, çözüm bulmak, çözüm için sonuna dek savaşmak değil..
Medya ille de bir katil arıyorsa, artık "Katil müteahhit" histeri ve paranoyasından kurtulup, aynaya bakmaya başlamalıdır.