Şikayet başvuruları yağmur gibi.. "Hıncal ağabey umut sende" diye başlıyor.. Akademi Türkiye seçmelerinde nasıl haksızlığa uğradıklarını anlatarak bitiyor..
Ama ben bunun böyle olacağını işin başında yazmıştım..
16 bin kişi içinden 16 kişi seçecekseniz, yani her bin kişiden 999'unu eleyecekseniz, bir yerlerde bir yanlış yapmanız kaçınılmaz..
Diyelim bunlar ayni fabrikada imal edilmiş, ayni model android, yani aynen insan gibi robotlar ve hepsi, tıpkısının aynisi birbirine eşit.. Jüri gene 16 tane seçme zorunda. 16 bin eşitten 16 seçmek, 15 bin 984 yanlış yapmak değil mi?.
İşte jüri olmanın talihsizliği budur. Bile bile yanlış yapmak. Ve işte bu sebeble jüri, özellikle elenenler için bir canavardır.
Bunları çok fazla jüri üyeliği yapmış biri olarak geçen hafta yazdım..
"Çocuklar haksız olarak eleneceksiniz.. Eşyanın tabiatı icabı bu.. (Anlamını bilmeyen gençler babalarına sorsunlar.) Ama 'Elendim' diye yılmayın.. Kahrolmayın. Vazgeçmeyin.. Deneyin.. Tekrar deneyin.. Gene deneyin.." dedim..
Size yapılan haksızlıklar, umudu kesip yere serilmenize değil, dimdik ayakta kalıp, hayata daha da hırslı saldırmanıza sebep olmalı..
Bunu beceremiyorsanız eğer, o zaman sizi eleyenlerin fazla bir yanlış yaptıkları da söylenemez..
Bugün patronlarına varıncaya dek içinde çalıştığım kurum dahil, herşeyi ve herkesi çekinmeden eleştirme özgürlüğü ve gücüne ulaştı isem, bunu hayatın bana yaptığı haksızlıklara borçluyum..
Değersiz çamuru, paha biçilmez seramiğe döndüren şey, bir cehennemde defalarca pişmesidir.