Tarih: 6 Nisan 2000... Galatasaray, UEFA Kupası'na Leeds United ile İstanbul'da yarı final maçını oynamış ve 20 kazanmıştı. Maçtan bir gün önce Taksim'de iki Leeds taraftarının öldürülmesi İngiliz medyasında manşetlere taşınmıştı. Rövanş maçının gerilimli olacağı açıktı. Galatasaraylı futbolcularda doğal olarak bir endişe vardı. Leeds ile yapılan hazırlıklar rövanş maçının çok gerilimli geçeceğini işaret ediyordu.
Futbolda psikolojik motivasyon çok önemlidir.
20 Nisan'daki rövanş öncesinde Leeds'in evinde Arsenal ile lig maçı vardı. Ve bu maçı izlemeye Fatih Terim gitti. Terim'in amacı Leeds'i mercek altına almak değil, kentteki Leeds taraftarının tansiyonunu ölçmekti. Maç bitimi İngiliz taraftarların tepkisi büyüktü ve bir kısmı Terim'e sözlü tacizde bulundu. Terim kritik rövanş öncesi hedefine ulaşmış ve İngiliz seyircilerin tepki enerjisini kendi üzerine çekmişti. Terim'in bu davranışını "Helal olsun hocaya, korkmadı" diye yorumlayan Galatasaraylı futbolcular rövanş maçında psikolojik gerginlik yaşamadan oynadılar ve 2-2'lik skorla önce finale çıktılar; ardından da Arsenal'ı penaltılarla geçerek Avrupa'da kupa kazanan ilk Türk takımı oldular.
***
Bu olayı neden anlattım. Fenerbahçe bu sezon Avrupa'da "Türkiye'nin sesi" oldu; kazandığı başarılar ve puanlarla ülke insanına haklı bir gurur yaşattı. Peki Fenerbahçe, Chelsea'yi eleyebilir miydi? Rahat elerdi ama yönetim, teknik heyet ve medya strateji hatası yaptı. Futbolcular zihinsel olarak bu maça iyi hazırlanmadı. Uğur Boral'ın,
"Maç bittikten sonra Chelsea'yi eleyeceğimizi anladık" sözleri zihinsel açıdan iyi hazırlanamadıklarının kanıtıdır.
Eflatun şöyle der: "Hekimlerin yaptıkları en büyük hata, ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye girişmeleridir."
Hekim kim; yönetim, medya, taraftar ve Zico...
Beden kim; Fenerbahçeli futbolcular...
Fenerbahçe; Inter'i, PSV'yi, CSKA'yı, Sevilla'yı yenerken başarı merdivenlerini sabırla, inatla, inançla tek tek bilerek, görerek, yaşayarak tırmandı. Her maçı ayrı ayrı psikolojide oynadı. Geriye düştüğü, kendi kalesine attığı gollerden sonra hiç çökmedi ve hep moralli bir ruh haline büründü.
Peki; Chelsea'ye neden kaybetti Fenerbahçe?
İki ayrı örnek vereceğim... Ligde Sivas maçı çok kritikti. Sivaslılar oynamadan maçı kazanmış gibi havalara girmişti ve şehirde "Şampiyon olunmuş" gibi eğlenceler düzenlendi. Fenerbahçe ne yaptı? Sivas'ta eksi 14 derecede oynanacak maça Antalya'da hazırlandı. Zico ve öğrencileri maçın stresine girmedi ve sahadan 4-1 galip ayrıldı.
Fenerbahçe kağıt üzerinde favori gösterilen Sevilla'yı 3-2 yendikten sonra rövanş maçına iki gün önceden gitti. Yerel gazetelerde UEFA Kupası'nın son iki şampiyonu Sevilla'nın fark atacağı haberleri manşetteydi. Sevilla sokaklarında İspanyol taraftarlar "Beş... Beş"
tezahüratları yapıyordu. Futbolular da bu görüntülere tanık olmuştu. Üstelik Sevilla'daki stat atmosferi cehennemden farksızdı. (Chelseali taraftarlar rakibi baskı altına alacak Sevilla taraftarı gibi ateşli değildi) Ve Fenerbahçe, Volkan'ın hatalarıyla 20 yenik duruma düştükten sonra bile "Bu turu kaybettik" havasına girmeden oynadı, moralini yüksek tuttu, rakibin üzerine cesaretle gitti, maçı penaltılara bırakmayaçak pozisyonlar buldu, uzatmalar dahil oyunun kontrolünü hiç kaybetmedi.
MEDYA DA ETKİLEDİ
Fenerbahçe İstanbul'da Deivid'in kendi kalesine attığı golden sonra yine moral olarak düşmedi ve geriden gelip kazandı. Yönetim rövanşa gitme konusunda stratejik hata yaptı.
Chelsea, İstanbul'a iki gün önce geldi, Fenerbahçe ise bir gün önce gitti. Bu hatanın ötesinde medya, Fenerbahçeli futbolcuları bulutların üzerine çıkaran yayınlar yaptı. Yarı final maçının rakibi belli olmadan, "Bekle bizi Moskova" manşetleri atıldı. Yılların kurdu eski Başkan Ali Şen, Vatan'a verdiği röportajda, "Finali Manchester ile oynarız. Sonuç ne mi olur? İstanbul'a kupayı alıp öyle döneriz" dedi. "Dereyi görmeden paçayı sıvama" derler ya işte bu abartılı demeçler ve manşetler takımın "Her maçı zihinlerde ayrı ayrı oynamak" refleksini köreltti.
ZİCO BİLE DAĞILDI!
Her Avrupa maçında ve Sivas deplasmanı öncesi "Strateji uzmanı" olarak takımını yöneten Zico bile kafa olarak dağıldı. Londra'ya takımı iki gün önce götürmeyi düşünemedi. Bu çok mu önemli? Evet önemli... Fenerbahçe Pazar günü gitseydi, futbolcular kentte gezinseydi, hatta alışveriş yapsaydı, sokakta resim çektirseydi kafalar boşalır ve yaşanan gerilim azalırdı. Semih'in maç sonu, "Yediğimiz erken gol oyun düzenimizi bozdu" açıklaması bile zihinsel olarak iyi hazırlanmadıklarının bir göstergesidir. Çünkü Fenerbahçe, Sevilla deplasmanında ilk 9 dakikada iki gol yemişti. Ama dağılmadı. Çünkü zihinler "Biz bu maçı çeviririz" refleksine, inancına sahipti. Yine söylüyorum, futbolda psikolojik motivasyon çok önemlidir.