Tarih: 15 Kasım 2006... Türk Milli Takımı Bergamo'da Dünya Şampiyonu İtalya ile oynuyor... Dostluk maçı 1-1 bitiyor. Herkes Arda Turan'ı konuşuyor. Basın toplantısında İtalya gazeteciler Arda'ya hayranlık kokan sorular yöneltiyor. İnter Başkanı Moratti ile Milan'ın ikinci başkanı Galliani "Hayran kaldık" diyor. SABAH Gazetesi, "Arda Turan, herkes ona hayran" diye başlık atıyor.
***
Tarih: 22 Kasım 2006... G.Saray, Bordeaux ile oynuyor. Skor 3-0'a geldikten sonra Avrupa'nın mercek altına aldığı Arda, Jurietti'ye "Zidanevari" bir kafa atıp kırmızı kart görüyor... En az 3 maç ceza alacak. Arda bunun acısını tribünde otururken yaşayacak.
***
Peki suçlu kim? Medya mı? Gerets mi? Erken gelen şöhreti taşıyamayan Arda mı?
Henüz yürümesini öğrenmeden Arda'yı vitrine çıkaran medya suçlu. Barça medyası bile Messi'yi bu kadar kolay vitrine taşımadı. Türk medyasının negatif enerji üreten yorumcuları çok mutlu. Çünkü onlar ilk günden itibaren Arda için, "Şımarır" demişlerdi. Şimdi avuçlarını ovuşturuyorlardır.
Arda'yı, "Vazgeçilmez" gören Gerets de suçlu. "Takımda topu en iyi taşıyan futbolcu. Zidane'a benziyor" diyen Gerets bu övgüleri yaparken Arda'yı hedef adam yaptı. Şimdi G.Saraylı oyuncular yükü Arda'nın sırtına bindiriyor.
Bordeaux maçı öncesi Arda belinden sakattı.
İğneyle oynadı. Ama ne beyni ne de vücudu hazırdı. Gerets, Ardasız takım kurmayı düşünemediği için oynattı. Ve Zidane'a benzettiği Arda "Zidanevari" kafayla geleceğini etkiledi.
Arda suçların en büyüğüne sahip. Bir hafta önce Avrupa'nın gündemine oturan oyuncunun bu kafayı atması için deli olması lazım. İtalya seni izliyor, İspanya yan gözle dikizliyor. Arda bey bir kafayla, bir çuval inciri berbat ediyor. Oysa İngiliz vitrinine çıkacağı bir Liverpool maçı var. Arda bunu bile düşünemedi. Arda hem olgunlaşmak hem de geleceğine tekrar kafa atmamak için bir psikolog tutmalı... Biz Arda'yı kaybetmek istemiyoruz.