İngilizler her ne kadar, "Futbolun yaratıcısı biziz. Futbol, İngiltere'de doğmuştur" deseler de İtalyanlar kadar tutucu değildirler. Çünkü İtalyan halkı kendilerini Kaf Dağı'nda görmeye alışıktır. Burunları diktir. İtalyanlar hep şöyle der:
"Modanın merkezi İtalya'dır. En iyi biz giyiniriz. Rönesans hareketi İtalya'da başlamıştır. En iyi arabalar İtalya'da üretilir. dünyanın her yerinde en geçerli yemek türü İtalyan mutfağından çıkar ve ilgi görür. Futbol en güzel İtalya'da oynanır. En marka lig İtalya'dır. En pahalı oyuncular bizdedir. Hristiyanlığın başkentiyiz."
İtalyanlar Spagetti ve Pizza'ya verdikleri önem kadar futbolda kendilerini dünyanın en iyi savunma yapan ülkesi olarak görürler ve övünürler. Onlar için savunma anlamına gelen 'katanaçyo'ya hep sadık kalmışlardır. Yabancı hocalara karşı alerjileri vardır. Milli Takım başta olmak üzere kulüp takımlarında hep İtalyan hocaların görev yapmasını isterler. Başarılı olmayı yabancı hocalarla yaşamayı kendilerine yediremezler. Çünkü aşırı tutucudurlar. İnandıklarından taviz vermezler. Oysa İtalya'da son yıllarda oynanan futbolun verdiği keyifsizlik hızla seyirci kaybı yaratmasına rağmen değişime kapı açmazlar. İtalyanlar için "İtalyan stili" ön plandadır. Kazanılan son Dünya Şampiyonluğu da katanaçyonun yani iyi savunma yapmanın bir ürünüdür.
İNGİLİZLER BİLE DEĞİŞTİ
Bunları neden anlattım? İtalyaTürkiye Milli maçı öncesi Fatih Terim'le yaptığımız sohbette yoldan geçen İtalyanlar hep Terim'e sevgi gösterisinde bulundu. Kimi, "Seni unutamadık" dedi. Kimi ise Terim'e oynattığı futboldan aldıkları keyfi dile getirdi. Ancak o İtalya, futbol felsefesine ters düşen Terim'i resmen harcadı.
Terim bir ölçüde İtalya'nın aşırı tutuculuğuna kurban edildi. Terim'in, Fiorentina'da başlattığı keyif veren, göz okşayan futbol değişimini İtalya içine sindiremedi. Oysa muhafazakarlıklarıyla tanınan İngilizler bile futbolda yaşadıkları tıkanıklığı yabancı hocalara kapılarını açarak çözdü. Çünkü artık uzun toplarla oynamanın seyirciyi sıktığını, estetik ve çabuk futbolun prim yaptığını, ilgi topladığını farkettiler.
İLLE DE İTALYAN OLACAK!
İtalya'nın yakın tarihini araştırdım. Son 20 yılda kazanılan lig şampiyonlukların altında hep İtalyan hocaların imzası var. Sadece Sampdoria Rus Boskow'la, Lazio da İsveçli Eriksson'la şampiyonluk yaşamış. Ancak Milan, Juventus, İnter ve Roma gibi İtalya'nın gelenek ve göreneklerini simgeleyen kulüpler hep yerli hocalarla şampiyonluk yaşamış.
Terim, Fiorentina'da başlattığı hücuma yönelik keyif veren futbolu Milan'a da oturtmaya çalıştığı için gönderildi. Terim'in ayağının altına muz kabuğu koyanların başını Milan'ın kaptanı Maldini çekti. Maldini bir savunma oyuncusuydu ve Milan'ın sembol ismiydi. Savunmadan hücuma geçen yeni bir sistemin İtalya'da ve özellikle İtalyan futbolunun marka temsilcisi Milan'da uygulanmasına izin vemeyecek kadar tutucuydu. Terim göreve devam etseydi, Bergoma'da önünü kesen ve "Seni özlüyoruz. Oynattığın futbolu unutmadık" diyenlerin sayısı hızla artacak, tribünler dolacaktı. Bir ölçüde Terim'in başlatacağı "Futbol Rönesansı" tüm İtalya'yı kaplayacak tıpkı İngiltere'deki gibi bir çok yabancı, çağdaş hoca göreve çağrılacaktı. Belki Arsen Wenger, Mourinho gibi isimler Juventus'un, İnter'in, Roma'nın başına geçecekti.
İtalya, Terim'le başlayan değişimi içine sindiremediği için yollarını ayırdı.