Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Mısır ve Türkiye modeli (2)

İZMİR

Geçen haftaki yazımızda Mısır'da yaşanan darbeye Türkiye modeli çerçevesinden bakmaya başlamıştık. Bilindiği gibi aslında Türkiye modeli denince hem Batı hem de İslam dünyasında akla ilk gelen AK Parti'nin temsil ettiği "ılımlı İslam" kavramı. Öte yandan, Türkiye modeli denince ister istemez akıllara gelen başka bir boyut daha var: askeri vesayet. Ne de olsa 90 yıllık Cumhuriyet tecrübemizde 1960, 1971, 1980 ve 1997'de yaşan askeri müdahaleler derin iz bıraktı. Göreceli olarak yeni ortaya çıkan AK Parti modeline oranla, askerlerin perde arkasından ülkenin en önemli stratejik, siyasal, ekonomik ve kültürel dinamiklerini kontrol ettikleri vesayet rejimi çok daha köklü bir siyasi gelenek Türk siyasi tarihinde. Mısır'da son haftalarda yaşananlar bu ülkenin ılımlı İslam modelinden çok askeri vesayet modeline doğru yol aldığını gösteriyor. Bu açıdan bakınca belli ki 28 Şubat 1997 postmodern darbesi ve arkasından gelen süreç daha cazip bir alternatif Mısırlı generaller için.
İşte bu noktada önemli bir soru sormak gerekiyor: hem Batı'da hem de Mısır'da siyasi İslam korkusu yaşayanlar, Morsi'yi başarısız bulanlar ve Mısır'da yaşanan darbeye darbe diyemeyenler, neden vesayet rejimine kredi açıyorlar veya göz yumuyorlar? Tabii ki her ülke kendi dinamikleri içinde yaşar. Ama eğer biz meseleyi biraz dar ve yapay bir pencere olan Türkiye modeli çerçevesinden tartışıyorsak bu soruya cevap demokrasi açısından üzüntü verici. Zira hem Mısır hem de Batı'da "endişeli laik" diye adlandırabileceğimiz bir toplumsal kesim yukarıda bahsettiğim iki farklı Türkiye modeli arasında bir bağ kuruyorlar ve bu şablonu Mısır'a oturtuyorlar. Nedir bu iki Türkiye modeli? Askeri vesayet ve ılımlı İslam. Aralarındaki bağ nedir? Gayet basit: ılımlı İslam askeri vesayet sayesinde doğdu. Yani biri diğerini yarattı. Kanıt? AK Parti ancak 28 Şubat sürecinin acıları ve travması sonrasında ortaya çıktı ve "biz artık Milli Görüş gömleğini çıkardık" dedi. Şimdi aynı dinamikler Mısır'da yaşanır ümidi taşıyanlar var. Yani Müslüman Kardeşler darbe sayesinde daha ılımlı hale gelecek ümidiyle hareket ediyorlar. Tabii darbeye destek veren Suudi Arabistan ve Körfez Emirliklerinin böyle bir derdi yok. Onların askeri vesayet ve otokrasi dışında bir alternatif arayışları zaten yok. Dediğim gibi Türkiye'ye bakıp Mısır analizi yapanlar endişeli laikler.
Peki, Mısır'da askeri vesayetin çizdiği kırmızı çizgiler sayesinde bir "Ilımlı İslam" çıkar mı? Bu soruya cevap vermek için Türkiye modeline biraz daha dikkatli bakmak gerekiyor. Sorunlu bir kavram olan "ılımlı İslam" olgusunu bir kenara bırakalım ve AK Parti'ye bakalım. AK Parti fenomeni sadece 28 Şubat ile açıklanamaz. Milli Görüş akımı Türkiye'de demokrasi olmasaydı ve Mısır'da Müslüman Kardeşler örneğinde olduğu gibi 50 yıl boyunca yeraltında kalsaydı merkeze yanaşabilir miydi? Tabii ki hayır. Tam aksine yeraltında radikalleşme durumu yaşanırdı. O nedenle Türkiye'de siyasi İslam askeri vesayet sayesinde değil, askeri vesayete rağmen demokrasi tecrübesi ve demokrasi geleneği sayesinde merkeze yaklaştı demek gerekiyor. Demokrasi zaten tam da bu nedenle radikalleşmeye karşı en etkili panzehir. Mısır'da askeri darbe radikal İslam'a zemin hazırlama vebali içinde bu nedenle. Ayrıca, AK Parti modeli denen şey Özal döneminde ortaya çıkan liberal ekonomi, Anadolu Kaplanları ve kapitalizm dinamiklerinden soyutlanamaz. Mısır ekonomisi bugün Türkiye'nin 1970'lerdeki halini hatırlatıyor. Bir Özal devrimine ihtiyaçları var. Nerede Mısır'da piyasa ekonomisi, üretken özel sektör, Nil Kaplanları veya timsahları? Bunlar olmadan Müslüman Kardeşler kolay kolay merkeze yanaşamaz. Bir de tabii ki Türkiye'nin en büyük şansı olan Avrupa Birliği'nin yarattığı siyasi ittifakları ve tarihi vizyonu unutmamak gerekiyor. Neden Türkiye'de liberaller AK Parti'ye bu kadar destek oldu? Eğer bu AB vizyonu olmasaydı AK Parti ilk dönemlerinde bu kadar başarılı olabilir miydi? O halde Türkiye modeli tartışırken askeri vesayet ve ılımlı İslam yerine demokrasi, kapitalizm ve Avrupa Birliği gibi unsurları gözden kaçırmamak gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA