ABD'nin ciddi bir müdahale düşünmediği Suriye'de toplam ölü sayısı artık 100 bin civarına yaklaştı.
Esad rejimi zayıflamış durumda ama direnişin de ivme kaybettiği bir gerçek.
Son iki haftada şu gerçeği açıkça gördük: Hizbullah Suriye'de rejim için kritik bölgelere müdahale edince dengeleri Esad lehine çevirecek güce sahip.
Sonuç olarak İran bu rejimin arkasında durdukça direnişin gelebileceği nokta sınırlı. İran askeri açıdan, Rusya'da diplomatik cephede Esad'ı kollamaya devam ediyor. Şurası kesin:
Tahran ve Moskova, Şam'ı Müslüman Kardeşler'e teslim etmek niyetinde değil.
Bu arada ABD ve Rusya arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi karar alamıyor.
Geçen yaz zar zor bir anlaşma sağlandı Cenevre'de. Ama alınan karar Suriye'deki dinamikleri değiştirmedi. Geçen sene bir sonuç çıkmayan Cenevre'deki diplomasi için şimdi ikinci bir şans söz konusu. Ama BM'de anlaşamayan Washington ve Moskova, Cenevre'de nasıl anlaşacak? Bu arada Cenevre'de bir araya getirilmeye çalışılan Suriye'deki rejim ve direniş ne konuşacak? Ölüm kalım savaşına girmiş Şam rejimi ve direniş Cenevre'de hangi geçiş döneminden bahsedecekler? Neden Cenevre 2, Cenevre 1'den farkı olsun? Bu sorulara cevap bulmak zor.
Bu arada Reyhanlı sonrasında sertleşmesi beklenen Türkiye'nin Suriye politikasında bir değişiklik yok. Başbakan Erdoğan, haklı olarak Washington ziyareti öncesinde yeni bir Cenevre toplantısı için "ipe un sermek" demişti. Ama Washington ziyareti sonrasında tavrında değişiklik oldu. Başbakan Erdoğan, Obama'yı Suriye'ye sınırlı askeri müdahale konusunda ikna edecek zannedilirken, asıl Obama başbakanı diplomasiye bir şans daha vermek konusunda ikna etmişe benziyor.
Diplomatik fantezileri bir kenara bırakalım ve sahadaki gerçeklere bakalım. Karşımızda Şam'a silah satmaya devam eden bir Rusya ve de Hizbullah ile Devrim Muhafızları'nı Suriye'de kullanmakta tereddüt etmeyen bir İran var. Peki, ABD ne yapıyor? Kendi içindeki krizlerle boğuşuyor. Doksanlı yılların başında Clinton döneminde Sırbistan'ı bombalama konusunda gösterilen isteksiz tavrın yeni bir versiyonu ile karşı karşıyayız.
Hatırlayın, o zaman da Boşnaklara askeri destek vermek konusunda ne kadar uzun süre tereddüt etmişti Washington. Obama geçen hafta terörizmle mücadele konusunda yaptığı tarihi konuşmada Suriye'nin elindeki kimyasal silahlardan bir kez olsun bile söz etmedi. Savaş başlatmak yerine başlatılmış savaşları bitirmek isteyen bir Obama var karşımızda. Suriye meselesi ABD kamuoyunun gündeminde değil.
Bu arada Beyaz Saray'dan kopuk şekilde bildiğini okuyan ve solo oynayan bir Dışişleri Bakanı var ABD'nin. Bölgede Suriye ve Irak gibi iki dev sorun varken John Kerry herkesin şaşkın bakışları arasında İsrail-Filistin arasında yeni bir barış süreci yaratma hayallerinin peşinde koşuyor. Sonuç olarak pek yakında Cenevre'de kozmetik bir diplomasi oyunu oynanacak. Gerçek dengeler ise Cenevre'de değil, sahada, yani Suriye'de İran ve Rusya tarafından belirlenecek. ABD etkisiz kaldıkça durum böyle kalmaya devam edecek.