Andorra'yı yenerken resmen korku tünelinden geçtik. Rakibin savunma anlayışını aşacak çözümler üretemedik. Topa yüzde 85 sahip olmayı "İyi oynuyoruz" olarak algıladık. Farklı kazanmayı bekliyorduk. Umutlarımızın tükendiği anlarda oynadığı her maçta yüreğini sahaya bırakan Ozan Tufan'ın attığı şık kafa golüyle korkulu rüyadan uyandık. Güneş'in tercih ettiği kadro "Nasıl olsa kazanırız" rehavetindeydi. Milli Takım'da sık değişiklik yapılırsa kadro istikrarı yakalanamaz. Arnavutluk, Moldova, Fransa ve İzlanda maçlarında kaleci Mert'in önünde Kaan Ayhan-Merih ikilisi oynamış son üç maçta da Zeki savunmaya monte olmuştu. Birdenbire topu kullanma becerisi yüksek Kaan'ın yerine Çağlar'ı oynatmak anlamsızdı. Bu değişiklik sonucu savunmamızın dengesi bozuldu. Çünkü Kaan güçlü tekniğiyle geriden etkili hücuma çıkıyordu. Çağlar bunu yapamadı.
Ayrıca Emre, Yusuf, Hakan ve İrfan hiçbir milli maçta birlikte oynamadılar. Bu 4 futbolcu da kendi takımlarında oyunu organize ediyorlar. Milli Takım saha içinde oyunun patronluğu konusunda yaşanan çok başlılık, kalemize bile gelmeyen savunmasına gömülen Andorra'nın ekmeğine yağ sürdü. Milli Takım sürekli etten bir duvara karşı hücum etti. İsabetli şut atmayı beceremedik. İrfan Can müthiş çalıştı ve sahanın her yerine bastı.
Milli Takım topla rakip kaleye dikine çabuk gidecek Cengiz Ünder ve Abdülkadir Ömür gibi oyuncu tipinin eksikliğini hissetti. Şenol Güneş'in çalım becerisi ve orta kalitesi yüksek Deniz Türüç'ü düşünmemesi hataydı. Sadece Zeki ile kenarlardan hücum ettik ama etkili ortalar yapamadık. Umut Meraş da hücuma katılma konusunda zayıf kaldı.