Futbolcular ve teknik adamlar "Sahiplenme" duygusuna büyük önem verir. Özellikle bu sahiplenme ihtiyacını sıkıntılı günlerde daha fazla hissederler. G.Saray'ın Elazığ, Antalya ve ligdeki Gaziantep maçlarında en büyük eksikliği, yöneticilerinin olmaması idi. Futbolcu bu şartlarda biraz moral kaybı yaşar; umutsuzluğa kapılabilir. G.Saray'ın 3 maç aradan sonra Elazığ karşısında, hem de dondurucu soğukta üç golle kazandığı maçın moral aktörü Ünal Aysal idi. Aysal soğuğa rağmen maça geldi, müthiş rüzgara rağmen locada değil açıkta, tribünde idi. Futbolcular da maç boyu bu sahiplenme duygusu içinde sorumluluk üstlenerek oynadılar. Her oyuncu dikkatli idi, birbirine yardım etme konusunda fedakarca davrandı.
Mancini'nin üçlü defanstan vazgeçerek, dörtlü defansa dönmesi G.Saray'ın dengeli bir oyun sergilemesini sağladı. Çünkü Mancini; Antalya, Elazığ ve Antep'te üçlü defansta ısrara edince ve bu sistemi geniş alanda oynayınca bekleyen rakiplerine karşı pozisyon üretmekte zorlanmış ama kalesinde ciddi gol pozisyonları görmüştü. G.Saray ve Elazığ rotasyonlu kadroları ile sahaya çıktı. Emre Çolak'ın maestro gibi oynadığı 90 dakikada oyunun kontrolü G.Saray'ın elindeydi. Elazığ'a pozisyon vermedikleri gibi 2-0'dan sonra çok ciddi gol pozisyonları buldu.
Drogba'nın gerçek fizik gücünü tekrar yakaladığını gördük. Art arda Elazığ defansının arkasına kaçarken golünde de alkışlandı. İkili mücadelelerde ayakta duramayan Emre Çolak'ın bu kez yıkılmadığını, sahanın her yerine ayak bastığını, çok mücadele ettiğini gördük. Sahanın en iyisiydi.
Mancini'nin artık dörtlü defansı bırakacağını düşünmüyorum. İtalyan hoca öğrencilerinden önde basmalarını, hücumda kaptırdıkları toptan sonra geriye takım halinde dönmelerini istiyordu, Galatasaray'lı oyuncular dörtlü defans sayesinde hocalarının bu isteğini maç boyu başarı ile yerine getirdi.