Transfer dönemi kapandığından beri Galatasaray'ın ulaştığı bir oyun tavanı var. Elbette tabanı da… Fenerbahçe derbisi ve zirve noktası Tottenham maçı... Diğer tarafta ise Rigas ve Kasımpaşa karşılaşmalarının ikinci yarıları ile Bodrum deplasmanındaki ilk 45 dakika.
Okan Buruk'un rakip analizi için Fenerbahçe maçını izlemesi yeterliydi. Hollanda ekibinin atletizmi ve geçiş oyunu sorun yaratacaktı. Erken gelen golle ve ardından her an iki olacakmış gibi duran oyun iki kulvarda yola namağlup devam eden Galatasaray için endişe vericiydi. Nelsson bitik, Barış ve Yunus verimsiz, Sara ve Davinson gibi sezonun liderleri de vasatın altındaydı. İlk yarının son çeyreğinde Barış'ın sol kanada geçmesi verimlilik getirdi ve sahada en büyük mücadeleyi veren Osimhen ile golü buldular. İkinci yarıda Metehan'ın girişi ile birlikte üçlü defanstan vazgeçmeyen Okan Buruk'un takımının rakibe bu kez çok da fazla hücum imkanı vermediğini, ikinci golü bulmak için de yeterli sayıda pozisyona girdiğini söylemek lazım. Kaan ve Jakobs sakatken 'Bu takım dörtlü defans oynamalı' diyebilmek mümkün değil. Ancak İcardi'nin önce isminin ağırlığı ve elbette sahada yaptıklarıyla Buruk'un kafasına yerleşen çift santrfor mecburiyetini Batshuayi karşılayamıyor.
'Bu futbolun karşılığı galibiyetti' diyebilmek mümkün değil. O yüzden '5. maçı 11 puanla geçmek iyidir' deyip bardağın dolu tarafından bakmak lazım. Buruk'un Avrupa maçlarındaki yüksek hedeflerini rakiplerinden bir gün az dinleneceği Eyüp sınavı öncesinde net görebilmek mümkündü. Rotasyonsuz, ileri...