Derbiye genç ve tecrübesiz iki yerliyle mi yoksa biri sakatlıktan, diğeri uzun yoldan gelmiş kaliteli iki yabancı ile mi çıkılmalı? Baskılı başlayacak Fenerbahçe ve ikinci yarılarda oyundan düşen Galatasaray gerçeğini bu sorunun karşısına koyarsanız ev sahibi atı alıp Üsküdar'ı geçebilirdi. Ama Jesus'un takımı ilk 10 dakika dışında eyerinde duramadı bile.
Okan Buruk'un, Fenerbahçe'nin üçlü defansı arkasına adam kaçırmak için oyunu çizgilere genişlettiğinde elinde bir Rennes referansı vardı. Oyunu alan, iyi defans yapan ama son pasları bitiremeyen Galatasaray, performansının karşılığını kornerden gelen topta Oliveira'nın klas vuruşuyla alırken devre arasına 3 farkla gidebilirdi.
İkinci yarıda Fenerbahçe dörtlü defansa döndüğünde sahadaki eksik liderliğe Lincoln soyunacaktı kağıt üzerinde ama cebinde sarı kartı olan 3 oyuncusuyla Galatasaray buna da izin vermedi. Buruk'un Berkan-Barış tercihi "doğru" diye bağırırken şah-mat hamlesi İcardi'nin sahaya sürülmesiyle geldi. Önce Kerem'e yaptığı asist ve bir de usta işi son bitirişle gelen 3 fark...
Fenerbahçe mental olarak rakibinin hep gerisindeydi. G.Saray'ın sol bekteki açık yarasını deşemediler ve Ferdi de Boey'e yenik düştü. Nelsson ve Abdülkerim kusursuz oynarken Muslera bu yaşta da ligin en iyisi olduğunu gösterdi. Halil Umut Meler, Cüneyt Çakır'ın izinde, o da ülke içinde derbileri "böyle" yöneterek nam salmıştı. Yarış uzun, puan farkı 4 ama dün Galatasaray'ın 3 puandan fazlasını kazandığını, Fenerbahçe'nin de bir mağlubiyetten çok daha fazlasını aldığını söylemeye gerek var mı?