Lazio ve Marsilya maçlarında yüksek tempo, İtalyanlar karşısında topa daha fazla sahip olan, deplasmanda Fransızlar karşısında ise topu rakibe veren bir Galatasaray vardı. Sarri ve Sampaoli, oyun odaklı ve tabelacı olarak ikiye ayırabileceğimiz teknik adamlar tarifinde birinci gruptan… Onlarla oynarken maçın sıkıcı olma ihtimali yok. Dün G.Saray, Konya maçında skoru alan ama oyunu bırakan futbolunu Moskova'da da sürdürdü. Lazio-Marsilya maçı berabere bittiği haberiyle santra noktasına gelmiş Fatih Terim'in takımı için bir puan da doğru stratejiydi… Kariyerini iştahlı hücum futbolu üzerine inşa etmiş Fatih Terim, ligde 2-0'den 2-2'ye gelen iki maç ve Kayseri'de yenilen 3 golün ardından topun arkasında kalan ve geçiş oyununu benimseyen bir taktikle yola devam etmesi G.Saray'ın kadrosu kadar hocasının da kişisel bir değişimin peşinde olduğunun göstergesi. Juventus ile son 4 maçını 1-0 kazanan Allegri başarılıysa, 3 Avrupa Ligi maçında kalesinde gol görmeyen ve ligde de 3 maçını kazanan Fatih Terim de başarılı… 0-0'ı korurken rakibe kalesine isabetli şut imkanı vermeyen G.Saray, uzun süredir korner gollerine hasret, dün de bol bol bu fırsatı yakaladılar ama golde Morutan'ın buram buram kalite kokan pası ve Kerem'in bitiriciliği vardı. G.Saray'da bekler hücuma destek vermediği, Berkan'ın rakip ceza sahasına sarkmadığı her maçta oyunun kaderi öndeki dörtlüye bağlı. Galibiyeti 11'de başlayanlar değil kenardan gelenler hücum hattında getirdi. Fatih Terim 20 yıl önce "Ben değişmem ama dönüşürüm" demişti… Avrupa Ligi'nde son iki maçta alınan 4 puan bu dönüşümün eseridir işte… Ya da yine Terim'in dediği gibi: "Resultante importante" (*Sonuç mühimdir).