Sergen Yalçın yönetiminde şampiyon olan Beşiktaş'ın kısa tarifi şuydu: Takım savunmasını iyi yapan, bu sayede gencecik Ersin'e rahat bir sezon yaşatan, sezonda maç başına bir gol yiyip 2+ atan, Ghezzal'ın asistleri, santrforu ve Larin ile skor bulmakta zorlanmayan bir takım. Bu kimliğinizi yitirirseniz başınıza bunlar gelir. Altay ve Ajax maçları, sakatlıklar yüzünden kaybedilmiş olarak açıklanabilir ama Başakşehir maçındaki takım savunmasının verdiği sinyaller dün gece pahalıya patladı. Dortmund maçı gibi hızlı başlayan ve Sporting'e çıkarken sürekli top kaybı yaptıran Beşiktaş, yine ilk çeyrekte golü bulamayıp kalesinde golü gördü. Sanki bu golü izlemeyenler için bir tekrarıymış gibi Coates ile kornerden ikinci golü gördü. Yine bir kornerin sonucu penaltı ve 45 dakikada yenilen 3 gol.
Vodafone Park'ta bir rakip 45 dakikada Beşiktaş'a karşı 13 hücum geliştirmemeli, 6 kez çerçeveyi bulmamalı, Ersin 3 net kurtarış yapmamalı. Beşiktaş'ın ideal 11'i budur ama başta iki bek Rosier ve N'Sakala, Dortmund maçındaki gibi Ghezzal ve Larin kötü olunca, bir de üzerine bir topu direkten dönen, 3 net fırsat harcayan Batshuayi eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Sergen Yalçın, Rıdvan'ı kulübede unuttu. Doğrusu onun dışında da oyun 1-3 iken maçı değiştirecek adam kulübede yoktu. Dortmund maçı öncesi basın toplantısında, "Her takımın yumuşak karnı vardır. Önemli olan o handikapları lehine çevirmektir" diyen Yalçın, haklıydı. Dün Sporting, Beşiktaş'ın bütün zafiyetlerini sahaya ve tabelaya yansıtırken ev sahibi, Portekiz ekibinin savunmasında verdiği bütün ikramları ya son vuruşta ya son pasta heba etti