Mili takımı yazarken, yorumlarken hakemin son düdüğü çalmadan bir daha ne bir kelime yazarım ne de konuşurum...
Rüya gibi... Sadece bu maçla ilgili değil 2008'de de öyleydi...
Geride olsan stadı terk edemezsin, ileride olsan stadı yine terk edemezsin... Geride olsan yazamazsın, ileride olsan yazamazsın... İnanın, maçın birinci dakikası yazsam, santrayla beraber doksan dakikayı yazsam 5-1 üzerinden yazarım.... Şunu diyebilirsiniz; iyi güzel de kırılma anları da var. Letonya iki tane kontrataktan atsaydı şöyle olurdu, böyle olurdu... Ben futbola hiç böyle bakmam... 31 tane şut at, 20-30 tane kenardan orta yap, ancak galibiyet alma... Sadece bu maç için geçerli değil, grupta genel anlamda oynadığımız maçlar böyle...
Konyalı taraftarlara teşekkür ederim... (Seyircilerine değil) İlk defa Milli Takım taraftarı gördüm. Şahane bir seyirci, coşkulu bir taraftar, harika bir zemin...
Futbol enteresan oyun... Yüzde 67 topla oyna, 31 şutun 11'i kaleyi tutsun ve maç 1-1 bitsin... İki Letonya maçına bak, istatistikler hep yalan... İstatistik futbolda önemlidir belki ama futbol bir oyundur. Adaleti tartışılır.
İki Letonya maçına baktığımızda bütün istatistikleri çöpe atarsınız..
Hata yapmadık mı yaptık.. Her türlü hücum oyuncusunu, her türlü hücum opsiyonunu oynattı hoca.. Şener'i alıp kenardan orta şansını yükseltti, Umut'u oyuna sokup 4-4-2'ye döndü. Taktiksel ve bireysel anlamda her şeyi yaptı.. Ama Fatih Terim gibi bir hoca Letonya takımına karşı Mehmet Topal'ı oyuna sokmayı tercih etti. Bu bir Fatih Terim tarzı değildir... Tabi ki bu gol Topal oyuna girdiği için yenmedi.. Ama grubumuzda bugüne kadar oynadığımız her maçta üstünken bu kadar az puan almamız tuhaftır.
Gerçekten çok tuhaf. İkincilik şansımız tamamen bitti. Ama en azından Hollanda'dan gelen mağlubiyet haberi üçüncülük için biraz ümitlendirdi. Dünkü sonuçlar, Pazar günkü maçta iki takım açısından stratejilerin değişmesine neden oldu. Hollanda tamamen stratejisini önce beraberlik sonra galibiyet üzerine kuracaktır.