Mourinho'nun hesabında tur için gereken skoru alıp, İstanbul'a dönmek vardı. Maç öncesinde "kazanmak için buradayız" dese de, sahadaki takımın vücut dilinde, "tabela bizim olsun" havasını gördük. 4. dakikada Dzeko'nun fırsatçılığıyla En-Nesryi'ye attırdığı golle aslında maçı bitirip, pazartesinin hazırlıklarına başladılar. Fenerbahçe kalan sürede vitesi boşa aldı. Yönetilmesi çok zor olan bir psikoloji aslında. Bir yanda maçtan umudu kesip, lige dönen Galatasaray, öte tarafta kazasız-belasız tur bileti ile İstanbul yolculuğunu planlayan Fenerbahçe. Normal şartlarda olsa bir çok eleştiri üreteceğimiz bir 90 dakika aslında. Ama maçın aklı da, fikri de orada değil. Sakatlıklar kulübeyi de isimsiz ve seçeneksiz bıraktı. "Mert Müldür dışında hamlem yok" demeye getirdi Portekizli hoca. Halbuki "nazar değmesin" denilen liderini; Dzeko'yu, Talisca veya Cenk ile korumaya da alabilirdi.
İki gol de defansif hatalardan geldi. Amrabat'ın topla buluştuğu anda, hep kalecisini aklına koyması, takım rakip sahaya yerleşmişken 50 metre geriye koşturması da bir başka not. Anderlecht'in oyundan çekilip, kendi sahasında duvar ören Fenerbahçe'nin üstüne gelmesini, bir fazla orta saha ile önleyebilirdi halbuki Mourinho… Demek ki, topu rakibe bırakan bu oyunun kendi kaosuna inanıyor. Ekstra oyuncularının bir şeyler yapacağı ana güveniyor. Tabelaya bakarsanız da istediğini alıyor.