Umarım 'inişli-çıkışlı' maçın Fenerbahçe adına sonuncusunu seyrettik. Kazanmasına rağmen oynanan oyunu değil, mücadeleyi ve kaliteyi konuşabiliyoruz. Fred'in kenarda oturduğu bir müsabakada topu, rakip ceza alanına getiremediler. Antalya'nın baskısında daha çok akıl, çalışma ve plan vardı. Tek paslarla orta sahayı rahat geçtiler. Ama onlar da ceza alanına akıllıca giremediler. Bir kaos oyunu başladı ve 'atan kazanır' formatına büründü. Maçın F.Bahçe için anlamında 'kazanmak' öncelik. G.Saray'ın puan kaybettiğini düşündüğünüzde 90 dakikanın tek anlamı kazanmakla olacaktı. Fred'i kulübede oturtup iki 6 numara; Ambarat–İsmail ile oynamanın da anlamı bu olabilir. Mourinho 'Bir türlü golü atarım ama yememeliyim' dedi mi bilmiyorum. Ama birbirimizle konuştuğumuzda dememiş olabileceği fikrini de kimse savunmuyor. Bu düz orta saha, Maximin dışında hareketsiz ön taraf, Szymanski'nin sert baskısına destek gelmemesi, her futbolcunun maçı kendi fikriyle yaşadığının da bir belgesi aslında. Bu takıma, her maç önde baskı yapılıyor ama Livakovic'in uzun vurması dışında çıkış planları yok. Anlaşılabilir bir durum değil.
İlk dakikalarda topun çizgiyi geçip geçmediği tartışılır. Görüntülerden iki fikir de kendine kanıt buluyor. Hakemler, 'devam' dediğine göre VAR da çaresiz. Dzeko'ya ceza alanı içinde darbe var. Hakem Cihan Aydın darbeyi yeterli görmedi. Ama benzer pozisyonda Dzeko, kaleciyle karşı karşıya kalacakken faulü verdi. Fred'in oyuna girmesiyle F.Bahçe başka bir şapka takıyor, oyun kendi anlamını buluyor.