Sezon başından beri takımı hücumda yöneten iki oyuncuyu; Kerem ve Mertens'i kulübede tuttu Okan Buruk. Tete ve Ziyech ile 'duble' sağ kanat tercih ederek, tek atak yönlü bir sisteme gitti.
Elbette tutmadı bu yöntem. Barış sol tarafa hareket getiremediği gibi, İcardi markajda kayboldu. Ziyech'in attığı gol ustalık eseriydi, belli bir planın değil.
Ama ne yaptı Galatasaray; önde baskıdan vazgeçmediği gibi rakibi de kendi sahasında tuttu. Sanki üç gün önce oynayan Başakşehir takımıydı. Büyük takım refleksini, kendilerine olan güvenlerini net şekilde ortaya koydukları gibi, gittikçe düşen tempo içinde 'o anı' beklediler.
Kağıt üstünde zor olan maçı sakin kalarak, ustalıklarına güvenerek oynadı Galatasaray takımı. Kazımcan'ın sakatlığıyla defans dengesi değişti ama sahaya ayak basışları aynı kaldı. İkinci yarıda gelen Kerem hamlesi hemen sonuç verdi. Aslında Kerem yoksa İcardi de yok. Genç oyuncu penaltıyı aldı, Arjantinli golünü attı.
Emre Belözoğlu arkasında temposu diplerde, yetenek seviyesi sınırlı, sıradan bir kadro bırakmış. Çağdaş Atan'ın bu takımın vücut dilini değiştirmesi lazım önce. Herkes 'ricayla' koşuyor. Girdikleri pozisyonlar da attıkları gol de kendilerine ait olmayan gerekçelerin sonucu.
Kopenhag şokunun ardından gelen bu galibiyet önemli Galatasaray için. Çünkü mırıldanmaların bitmesi, kazanmalarına bağlıydı. İyi oynamak değil bu maçın şifresi. On milyonlarca Euro ödenen oyuncular, bu paranın hakkını verdiler ve farklılıklarını gösterdiler.