Fenerbahçe, A.Gücü'nü yenerken, maç başlığım "operasyon başladı" şeklindeydi. Durum aynen devam ediyor. Antalyaspor'un müthiş direnişini sonra anlatacağım. Ama özellikle yardımcıların bayrakları (VAR'dan dönen gol değil, Tadic ile başlayan atak) sanki "durdurun" emrinin bir parçası gibiydi. Halil Umut Meler'in faul yorumları da bunlara katıldı elbette. Topa sahip olan futbolcuya (Osayi Samuel) faul çalacak kadar işi ileri götürdü aynı zamanda. FIFA hakeminden bahsediyoruz. Şampiyonlar Ligi'nde maç yöneten. "Öyle görmüş" kısmını girmiyor bu arkadaşlar.
Antalyaspor ilk yarıda F.Bahçe'yi "buzdolabı"na soktu. Müthiş bir ön taraf baskısına karşılık verdirmedi. Zajc, Fred ve Szymanski; Teoman'ın şarkısında söylediği gibi "aslında yoklardı"… Son iki maçta (Twente-A.Gücü) aynı duruma karşılık verememişlerdi. Ama üç orta sahanın da böylesine etkisiz kaldığı bir bölüm olmamıştı. Szymanski müthiş golü attı. Ancak takıma yardımcı olması gereken anlarda top kayıpları yaşadı. Bu sıkıntıyı Fred'in gidermesi beklenirken, o da hemen her baskıda kaybetti topu. İrfan Can ve Ferdi, Dzeko ile birlikte ofansif dengeyi bozdular. Ne kadar koşsanız da ustalığa veya iyi pasa önlem alamıyorsunuz. Rakibin yerleşimindeki her dengesizliği değerlendirdiler. Tribünlerin takıma desteği, "acaba" sorusundan uzaklaşmaları da önemliydi. 10 maçtır kazanıyor Fenerbahçe. Üstelik sessiz–sedasız kurulan organizasyonlara rağmen. Bir gün önce Samsun, dün Antalya… Transfere ne kadar para harcasanız da, karşınıza "dik duran" takımlar çıkıyor. Şampiyonluğu oyuncu alanlar değil, doğru koşanlar kazanır. İsmail Kartal, her oyuncusundan en yüksek verimin peşinde ve bunu başarıyor