ERSUN Yanal, 3. maçında takımına hem taraftarın hem de kendisinin istediği oyunu oynatmayı başardı. Sorun; bu oyuna karakter verecek oyuncu kadrosuydu.
Deplasmanda olmalarına rağmen, hatta 10 kişi kaldıkları bölümden sonra bile Antalyaspor takımını kendi sahasında beklemeye mecbur ettiler. Kim zirvede, kim puan cetvelinin dibinde anlayamazdınız. Bülent Korkmaz eksik oyuncularını bahane edecektir ama kadro yetersizliğine hüküm verip, beraberliği kurtarmak, kazanmak adına da hiçbir formül geliştirmemek pahasına, puanı tercih etti. Ersun Yanal'ın takımına hükmetme kurgusunu vermesi üç maç sürdü. Sonrasında, selefi olduğu teknik adamların kaderiyle karşılaştı. İyi niyetle koşan, mücadele eden ama farklı olup, sıradanlığın ötesine geçemeyen oyuncular grubu. Yine de sabırla kendi kurguları içinde rakibin açık vereceği, hata yapacağı anı beklediler. Bunun için topu mümkün olduğunca ayaklarında tutup, rakip ceza alanına doğru hamleler ile gitmeye çalıştılar. İlk yarıyı 7 faulle bitirdi Fenerbahçe. Daha agresif, temaslı ve cesurdular. Neustadter'e gösterilen ilk sarı kart doğru bir yorum olmadı. Yüzü kendi kalesine dönük oyuncuya yapılan yüklenmeye bu kararı vermek yakışmadı Ümit Öztürk'e. Yine de Slimani hamlesini ikinci yarı başlarken bekledik Ersun Hoca'dan. "Benzia'yı oyunda tutması, Mehmet Ekici'yi görünür yaptı" diye de düşünemiyoruz. Ancak oyunu tek taraflı düşünen bir rakibe karşı oynamak her zaman zordur. Kalecisinin kurtarışlarıyla puanı kutlayacak Antalyaspor.
Oyunun verdiği güveni, oyuncu kalitesine dokunuşlarla geçebilir Fenerbahçe yönetimi. Fakat daha önce söylediğimiz gibi; Ersun Hoca'nın gelmesi her şeyi bir anda değiştiremez. Elindeki kadro kadar oynayabilirdi, en iyisini yaptı.